el-Mebsût'un meydana gelişi şu seyri izlemiştir. Hanefi mezhebinin kurucusu
Imam Azam Ebû Hanîfe Numan b. Såbit'in (m. 699-767), ders halkalarındaki
açıklamaları, verdiği fetvalar ve yaptığı ictihatlar seçkin öğrencisi Imam
Muhammed eş-Şeybânî (m. 749-804) tarafından yazıya geçiriliyordu.
Daha sonra bu notlar yine Imam Muhammed tarafından Kitâbü'l-Mebsût (Kitâbü'l-Asl), el- Câmiu's-sağir, el-Câmiu'l-kebir, es-Siyeru's-sağir, es-Siyeru'l-kebir, ez-Ziyadât, Ziyadâtü'z-ziyadat adlarıyla kitap haline getirildi.
Tevatür derecesinde nakledilen bu kitaplar zahiru'r-rivâye diye bilinmektedir. Onun bu eserlerinin çok geniş ve hacimli oluşu daha az okunmasına yol açmış, bunun üzerine Hâkim eş-Şehîd el- Mervezî (m. 945), bunları özetleyerek el-Kafi'yi (el-Muhtasar) kaleme almıştır.
Imam Serahsî, bu eserin de çok kısa oluşu nedeniyle anlaşılamadığından okunmadığını fark ederek el-Mebsût'u yazdırmıştır
Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
"Bir kul secde ettiği zaman,onunla birlikte bütün organları da secde eder. Gücü yettiği kadar organlarını kıbleye yöneltsin."
"Allah'ım sen Melik'sin. Sen'den başka ilah yoktur. Sen benim Rabbimsin. Ben de Sen'in kulunum. Gücüm yettiği kadar ezelde sana verdiğim sözümde ve vaâdimde duruyorum. Sana, senin lütfettiğin nimetlerle yöneliyorum. Ve Sana günahlarım nedeniyle tevbe ediyorum. Günahlarımı affet. Çünkü günahları Sen'den başka kimse affedemez. Beni ahlakın en güzeline yönlendir. Çünkü onun en güzeline Sen'den başka kimse iletemez. Ahlakın kötüsünü benden uzaklaştır. Çünkü onun kötüsünden Sen'den başka kimse uzaklaştıramaz. Ben Senin sayende varım ve Sana aidim. Sen'in inayet ve bereketin sonsuzdur ve şanın çok yücedir. Sen'den bağışlanma diliyor ve Sana tevbe ediyorum"