Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ev (1946-1954)

Gün Zileli

Öne Çıkan Ev (1946-1954) Gönderileri

Öne Çıkan Ev (1946-1954) kitaplarını, öne çıkan Ev (1946-1954) sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Ev (1946-1954) yazarlarını, öne çıkan Ev (1946-1954) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dünyada ne “iyi”likler vardır, “kötülük sarayının” tuğlalarını ve harcını oluşturan.
Ama yaralı bîr av hayvanı gibi kovalanan uzun etekli, güzel gözlü Dersimli kadının kundaktaki bebeğini büyük bir telaşla çalıların içine saklaması sahnesi, sanki o an oradaymışım, olayı doğrudan görmüşüm gibi canlıdır belleğimde. Bu görüntü kafamda o zamandan mı oluştu, yoksa daha sonraki yıllarda okuduğum, duyduğum ve gördüğüm başka şeylerle birleşerek zaman içinde yavaş yavaş mı şekillendi, şimdi bunu tam olarak çıkaramıyorum. Babamın bu katliamda subay olarak görev aldığını bilmek, beynimde, yüreğimde hep ağır bir tortu olarak kalmıştır. Onun, yanık Anadolu türkülerini dinlediği zaman, yapılanlar, belki de bizzat yaptıkları aklına gelip hüzünlenecek bir vicdana sahip olduğunu bilmek bile bu tortuyu dağıtmaya hiçbir zaman yetmedi.
Reklam
Buna rağmen, düşünüyorum da, oyunlarla, hikâyelerle, anılarla, zevkle terennüm ettiğimiz asker! marşlarla, hamaset türküleriyle vb. savaş nasıl da normal, doğal, olması ve bir tarafında da bizim yer almamız gereken bir şey olarak yerleşmiş (belki de yerleştirilmiş) bir şeydi kafalarımıza.
O zamanın oyunlarının kurallarını, çocukları iyice edilgen yapan bugünkü bilgisayar oyunlarının tersine, biz koyar, günümüzdeki elektronik oyunlarda olduğu gibi, sanal ve görüntüsel dünyanın içine çekilmektense, oyun nesnelerine kendi gerçek dünyamızda hayat verirdik.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Behice Boran başta olmak üzere birçok aydın, Kore savaşına karşı çıkarlarmış, kurdukları Barış Derneği aracılığıyla Türk askerlerinin Kore’ye gönderilmesini eleştirirlermiş ama, onların sesini duyan kimdi o sıra? iktidarı seçimle yeni ele geçirmiş Demokrat Parti'nin (DP) körüklediği savaş isterisi, ulusal böbürlenme ve Amerikan yalakalığı ile, küçük bir azınlığın dışında herkesin gözleri kör, kulakları sağır olmuştu.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Bu çocuk ya da delikanlı kavgası o kadar önemli değil de, o sıralar kırklarını sûren babamın, sokağın ortasında tekme yumruk kavgaya girmesine (daha doğrusu adam dövmesine) ne demeli? Günün birinde mahalleye bir elektrik tesisatçısı gelmiş. Adamın görevi o yöredeki evlerin elektrik tesisatlarını kontrol edip, arızalan gidermekmiş. Ne olmuşsa, annem, adamla takışmış. Adam da, “hadi oradan, şırfıntı” demiş ona. Annem, yememiş içmemiş, işten dönen kocasına bunu hemen yetiştirmiş. Ne yazık ki, tesisatçı hâlâ işine devam etmekteymiş. Necati bey, bunu duyduğu gibi dışarı fırlamış, adamı ayağının altına alıp fena halde dövmüş. Peki, adam ne yapmış diye soracak olursanız, hiçbir şey yapmadan babamın kendisini dövmesini “seyretmiş” olmalı, çünkü arada büyük bir sınıfsal eşitsizlik vardı, ona karşı koyması mümkün değildi. Bilirsiniz, yaygın bir söylentiye göre, bir subayın düğmesini kopartmak bile cezaî bir suçtur. Belki de elektrikçi, dayak yerken, aman kazara “yarbayımın” düğmesi kopmasın diye dikkat etmiştir. Doğrusu ya, babamın diğer “kahramanlık” hikâyeleriyle göğsüm kabarsa da, annemin iftiharla anlattığı bu olayı içime hiçbir zaman sindirememişimdir. Önceleri, adama acımaktan kaynaklanmıştı bu. Ama büyüyüp, sınıfsal eşitsizlikleri algıladığım zaman, babamın böyle eşitsiz bir “kavgaya” girişmiş olmasını onun adalet duygularına yakıştıramamıştım.
Reklam
Dünyada ne iyilikler vardır , kötülük sarayının tuğlalarini ve harcını oluşturan..
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.