Evrensel Ümmetçiliğe Doğru sözleri ve alıntılarını, Evrensel Ümmetçiliğe Doğru kitap alıntılarını, Evrensel Ümmetçiliğe Doğru en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Milli Eğitim" Bakanlığı ismi, "Eğitim Bakanlığı" olarak değiştirilsin ve vazifesi de bu ülkede doğan çocukların insan olmakla taşıdıkları yaratıcı ve ahlaki gizil kabiliyetleri nasıl açığa çıkarabileceklerinin eğitimini (insan olma) ve onlara kabiliyetlerine göre meslek becerisi (vatandaşlık) -anadilleri ile- kazandırsın. Onları "çağdaş", "dindar" "Türk", “Kürt"... yapmaya çalışmasın..!
Herkes, Mevlana'nın teolojisinin özünü bir kenara bırakarak onun ne kadar iyi bir "Müslüman" olduğunu ispat etmek icin șiirlerine başvuruyor ya; bir baş da biz vuralım. Mevlana'nın saliki olduğu ilahi "aşk dini" ile "islam" arasındaki ilişkiyi kendisi Rubailer adlı eserinde söyle ortaya koyuyor: “Ma āşık-ı aşkım. Moselman digerest/Mamur-i zaifem. Süleyman digerest." Yani, "Biz, aşkın aşıklarıyız; Müslümanlar, başkadır/Biz zayıf karıncalarız; Süleyman başkadır."
Her türlü otoritenin yerle bir edildiği bu postmodern çağda tekrar şişeye girmesi de imkansız gibi görünüyor. Uzun bir süre çarpılmaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Allah sonumuzu hayreylesin!
Domuzu şeytanlaştıran zihniyet ile dini dogmalaştıran zihniyet aynıdır. Şeytan, aslında iradesi olan bir melekti. Allah onu yeni yarattığı ve teknik kapasite olarak meleklerden daha kompleks/üstün olan "Adem"e saygı göstermesi için "secde" etmeye çağırdığında, bütün melekler, bu çağrıya uydukları halde, şeytan, kibirlenerek kendinin bu yeni yaratıktan daha üstün olduğunu iddia edip secdeye yanaşmadı. Hatasını anlayıp -Hz. Adem gibi- tövbe etme imkanı olduğu halde bunu da yapmadı. Allah da onu lanetleyip huzurundan kovdu.
Aynı anda hem kâfir hem de zalim olanlar, hem Allah'ın, hem de Müslümanların düşmanlarıdırlar: kafir olup, insanlara-Müslümanlara zulmetmeyenler, Müslümanların düşmanı değildirler; zulmedenler, Müslümanların düşmanıdırlar.
Siyaset, hep sağ gösterip sol vurmak mıdır? Öyle ya, siyaset Muaviye'den itibaren hep "hile" olarak kodlandı. Hz. Ali, bu kurala uymadığı için kaybetti. Peygamberimiz de "harp hiledir" buyurmuş. Bizimkiler de iç siyaseti dahi "harp" mantığı ile yapıyorlar. Oysa Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz.Muhammed peygamberler: Platon, Aristo, Farabi... gibi birçok filozof, Muaviye ve Machiavelli'ye gelinceye kadar siyaseti hep "ahlak" olarak tanımladılar ve yaptılar. Modern dünyayı bekleyen devrim de budur..!
Türkiye, kurucu "baba"sının (Atatürk) vesayetinden kurtulmaya çalışırken; başka bir kurucu "baba" veya "çoban" yaratma çocukluğuna-sürülüğüne düşmemeli. Yetişkin/ergin/ mükellef olmaya çalışmalı.