Bazı kitaplar zihnimi haftalarca meşgul ediyor. Böyle olunca da incelemesini yapmak bir hayli zorlaşıyor. Mehmet Rauf'un Eylül kitabı denince herkesin ilk olarak aklına, ilk psikolojik roman olduğu geliyor. Bu kabulden de anlaşılacağı üzere, kitapta yoğun bir şekilde ruhsal betimlemelere yer verilmiş. Hatta o kadar yoğun ki, olay örgüsü ruhi betimlemelerin gölgesinde kalmış. Kitabın ilk sayfalarında yoğun olan çevre ve ruh betimlemeleri kitabı bırakmak arzusu uyandırsa da, kitabı bitirince iyi ki okumuşum diyorsunuz. Suat ve Necip'in yasak ve imkansız aşkı öyle bir anlatılıyor ki iliklerinize kadar onların aşklarını hissediyorsunuz. Onlar kadar aşık, onlar kadar heyecanlı, onlar kadar müteessir, onlar kadar bedbaht hissediyorsunuz. Kitabın en sonunda yaşanan yangın olayı ile de anlıyorsunuz ki, onların birbirlerinden başka kimsesi yok, onları birbirleri kadar seven başka kimse de yok. Eylül size canı gönülden tavsiyemdir.