Felsefede Marksist Olmak sözleri ve alıntılarını, Felsefede Marksist Olmak kitap alıntılarını, Felsefede Marksist Olmak en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Lenin orada Hegel'i yorumlarken şöyle yazar: Herhangi bir şey, bir toz taneciği, bir ağaç yaprağı, bir mal veya eşya, kısacası 'en basit şey' felsefeyi ve tüm diyalektiği, yani bütün evrenin nihai hakikatini, en azından potansiyel olarak ele alır
Marx her sınıflı sosyal formasyonun, aslında bir sömürüye dayalı bir üretim ilişkisi temeline oturduğunu; bu sömürü ilişkisinin üretim tarzlarına göre değiştiğini; fakat her durumda, üretim araçlarını elde tutanlar tarafından sömürülen dolaysız üreticilerden bir artıdeğer payının zorla alınmasını sağladığını göstermiştir.
Felsefe bilinecek nesne ile onu bilecek olan özneyi karşı karşıya koyar. Bunlar her bakımdan iki ayrı varlıktır, asıl büyük ve dikenli soru ise, böyle tamamen ayrı iki varlığın bir şekilde aralarında bir ilişki, hem de bir bilgi ilişkisi, sürdürmelerinin nasıl mümkün olabildiği sorusu olacaktır.
Her insan filozoftur, çünkü “felsefi serpintilerle çeşnilenmiş bir ideoloji altında” yaşamaktadır, başka deyişle, bir bireyin “kendiliğinden” felsefi gerçekte ona, felsefenin yapımına katkıda bulunduğu bir ideoloji tarafından “aşılanmaktadır.”
Zira bir burjuvazi zayıf olsa bile, hiçbir zaman yalnız değildir; eksik bir gücü ona vermek ve gerekirse, kendi başına çözemediği problemleri çözmesini sağlamak üzere ülkesine doğrudan müdahalede bulunmak için emperyalizm orada hazırdır.
Elektrik ve formel mantıkla kol kol işleyen bilgisayara iyi bir program verdin mi, yalnız plan değil karar da delikten çıkıveriyor. Artık hakka hukuka ihtiyacı kalmayan insan, özgürlüğe hatta düşünceye de ihtiyaç duymuyor. Makine onun yerine düşünüp karar veriyor nasılsa.
Burjuva hukuku, sömürülenler dahil herkes tarafından tanınan yerleşik bir fiili olgudur. Artık ne bilmek hakkına ne de egemenlik hakkına gerekçe aramak söz konusu değildir. Sadece ve düpedüz yerleşik iktidarı organize etmek ve bu organizasyondan ve koruduğu sömürüden, kâr oranlarının düşme eğilimine karşı mücadelenin çarelerini çıkarmak söz konusudur.
Zira idealizmin bilimsel bilginin pratik bilgiye üstün olduğunu ilan ederken apaçık görülen hatta doğru olan bir şey söylemiş olamaz; tam tersine var olan gerçek egemenlik oldubittisini dile getirmiş olur, ki bu da filan bilginin falan bilgiye üstünlüğü değil, bilim yapan entelektüellerin üretim yapan emekçilere üstünlüğü ve bu iki insan grubunun arkasında, egemen sınıfın sömürülen sınıf üzerindeki egemenliğidir.