Bir seyin yitip gitmesine izin vermezseniz asla doğum gerçekleşmez, bir açıdan bakıldığında , filiz tohumun ölümüdür. Bir
tohum çatlar, deforme olur, kendisi olmaktan çıkar, yani ölür ve filiz
çıkar ortaya. O dönemde insanları böyle değerlendirmeye başladım.
Tohum gibi, içinde bir ağacın potansiyelini barındıranlar ama asla çatlama cesaretini gösteremeyip filizlenemeyenler, çatlayıp filiz gibi yeserenler ama fidan olamayıp kuruyanlar, fidan gibi büyüyenler ama meyve veremeyenler, meyve verip ağaç olanlar ama meyvesinde tohum olmayanlar ve süper insan, yani tohumluktan meyve veren bir ağacın yeni meyvesindeki tohum olabilmeye kadar gidebilenler. İnsanın yüceligi ve âcizligi arasindaki ince çizgiyi gördüm.
Bize güç veren sey aynı zamanda en büyük âcizligimiz de olabilir. Ne
oldugumuzu ve ne olabilecegimizi ancak kendimizle yüzleşebilirsek anlayabiliriz. Sahip olabilmek adına, sahip olduklarımıza tırnaklarımızı korkuyla geçirdigimizde, ne çatlayıp filize dönüşebiliriz ne de
çürüyüp içimizeki tohumları toprağa bırakabiliriz. Sahip olmak
için doğmadık biz! Büyümek, gelismek, dönüşmek için burdayız.
Siz neyi hissetmeye karar verirseniz, onu deneyimlersiniz. Evren içinde var olan tüm isteklere cevap verme için dizayn edildi. Olayları akışına birakmayan, sadece isteyen ama neyi istediğinize dikkat edin çünkü yeterince istersiniz