Hayatı tıpkı bir saat mekanizması gibiydi,
ta ki saatçisiyle karşılaşana kadar.
1883. Thaniel Steepleton küçük dairesine döndüğünde yastığının üzerinde altın bir cep saati bulur. Fakat onun bonkör hırsızlardan çok daha büyük korkuları vardır: Kendisi muhtemelen tarihin en büyük bombalı saldırısına dair bir tehdit alan Dışişleri Bakanlığı’nda bir telgrafçıdır.
Saat Scotland Yard’ı yerle bir eden bir patlamada hayatını kurtarınca Thaniel onu üreten Keita Mori’yi bulmaya karar verir. Cana yakın, yalnız bir göçmen olan Mori, ona saat mekanizmaları ve müzikten oluşan yeni bir dünyanın kapılarını açar. Fakat Mori başta zararsız görünse de beklenmedik birtakım olaylar onun bir şeyler saklıyor olabileceğine işaret eder.
Tüm bunlar olurken Grace Carrow isminde bir kadın, erkek kılığında gizlice Oxford Üniversitesi’nin kütüphanesine girer. Bir teorik fizikçi olan Grace, annesi onu evlenmeye zorlamadan önce ışık saçan eterin varlığını kanıtlamak zorundadır.
Bu üç karakterin yolu kesiştiğinde olaylar kontrolden çıkar ve Thaniel’ın, kime sadık kalacağı, geleceği nasıl şekillendireceği ve zıt fikirlerdeki iki dâhi arasından kime güveneceği konusunda bir seçim yapması gerekir.
Baştan sona etkileyici Filigree Sokağı’nın Saatçisi’nde yazar, tarihî olayları baş döndürücü hayal gücüyle harmanlayarak okuru zamanın, kaderin, dehanın –ve mekanik bir ahtapotun– buluştuğu tuhaf ve büyüleyici bir geçmişe doğru yolculuğa çıkarıyor.
