Fırtınaların hiç dinmediği; yetersizliğin, imkânsızlığın, yoksulluğun, yorgunluğun kol gezdiği bir Doğu ilçesi Yelnehir. Roman boyunca gri bir havanın aydınlattığı karanlık bir evde camlardan giren rüzgârın uğultusuyla sayfaları çevirdiğimi hissettim. Öyle kasvetli, öyle acılı ve yorgun…
Biz de bu duygular içerisinde bir avuç insanın
2001 Haldun Taner Öykü Üdülü ve 2014 Duygu Asena Roman Ödülünü almış bir yazar Jale Sancak. Senaryo çalışmaları hatta hendi yazıp yönettiği ve oynadığı bir oyunu da var. Kalemi mahir yazarlarımızdan. Fırtına Takvimi başından sonuna mevsim geçişleriyle, fırtınalı bir atmosferde küçük bir anadolu kasabasında yaşayanların hayatlarından bir kesiti sunuyor bize. Kasabanın yerlileri, tayinle gelmiş kentli yabancıları, mezhep farkı nedeniyle aşağıda ve yukarıda ikiye ayrılmış mahalleleriyle hayatta kalma mücadelesine tanık oluyoruz karakterlerin. Coğrafya kader midir sorusunu tekrarlıyoruz okurken. Kişinin kendi başınalığı, var olma çabası yanında eşine, çocuğuna, yuvasına sahip çıkma dürtüsü. Arada nefsine ve duygularına hakim olamayanların hikayesi. Halil, Kevser, Süreyya, Levent, Nur, Leyla ile Yüksel hepsinin ayrı hikayeleri var ve ilmek ilmek dokunarak işlenmiş. Başta biraz karışık gibi gelse de sonrasında çok kolay ilerliyor adeta akıyor kurgu. Zaman zaman büyülü gerçekçilik sınırlarını zorluyor. İç seslerin uzun hesaplaşma tiratlarına döndüğü bölümler son derece etkili. Kullanılan kelime zenginliği, yöresel vurgular, yazım dilini katmanlaştırıp lezzetlendirmiş. Aklına, kalemine sağlık Jale Sancak
İki yabancı, iki düşman, kopmaya yakın iki sevgili, iki çaresizdiler. O kısa anın içinden upuzun bir zaman geçti. Aşk, istek, coşku, iyi günler, kötü günler, birlikte tattıkları sevinçler, acılar, savruluşlar... En çok da acılar.