Roman Viktorya döneminde geçiyor. Her ne kadar aşk romanı gibi görünse alt metninde çok derin mesajlar veriyor. Viktorya Dönemini ben hiç sevmedim. Baskıcı, yobaz, tutucu sınıfsal farklılıkların oldukça hissedildigi erkeğin ön planda olduğu bir dönem. İşin en acı tarafı ise hâlen o dönemden kalma zihniyetleri yaşıyor olmamız.
Charles, Sarah ve Tina adındaki iki kadın arasında kalır. Tina tam bir Viktorya dönemi kadınıdır. O dönemdeki toplumsal inanışlar ve baskılar altında kalan, hicbir şeyi sorgulamayan tek istegi evlenmek olan bir karakterdir. Sarah ise Tina'nın tam zıttı bir karakterdir. Topluma baş kaldıran, dönemin empoze etmeye çalıştıklarını reddeden güçlü, kendinden emin, özgürlüğüne düşkün bir kadındır. Charles ise toplumun dayattıklarından aslında rahatsız olan ama bunu dile getirmekte zorlanan, kendini aramakta olan ve ikilem arasında kalmış bir delikanlıdır. Charles önce mantıklı düşündüğünü zannederek toplumun beklentilerini karşılamak için Tina ile nişanlanır. Daha sonra Sarah ile karşılaşınca kendini sorgular, ne istediğini anlamaya çalışır. Böylece bir aşk üçgeni içerisinde bulur kendisini.
Ben kitapta en çok Charles'a üzüldüm ve onu sevdim. Onun o yaşadığı ikilemi kitabın başından sonuna kadar hep hissettim. Sarah'ın karakterine her ne kadar hayran kalsamda onunla herhangi bir bağ kuramadım. Ne istediğini tam olarak anlamakta zorlandım.. Yazar kitaba üç tane son yazmış ben mutlu sonu sevsemde kitabın tamamına bakınca üçüncü son daha uygun olurdu gibime geliyor.