1930 yılinda vedat ile fehiman'in masum ve ızdırap dolu aşk hikâyesini anlatan sıcacık bir eser.
~
Bir insan acıdan nasıl beslenir, acı çekmek için nasıl bu kadar çabalar buna en iyi örnek olarak vedat'i gösteriyorum.
Sade, akıcı ve Türk filmi tanında bir eser.
Kerime Nadir'in kaleminden okuduğum ilk eser. Kitap boyunca Vedat 'dan yaşça küçük olan Fahime'nin ve Vedat'ın aşkını okuyoruz. Vedat geçirdiği bir kaza sonrasında ayaklarını kaybetmesi üzerine kendisini hep noksan görüp Fahime'nin onunla mutlu olmadığını düşünüyor. Fahime'yi yurtdışına tatile göndermesinden sonra asıl olay akışı başlıyor.
"Bence insanların, Tanrı vergisi olan haklarıyla yetinmeleri şarttır. Kırılan bu ümidi yeni bir ümitle tamir etmeli, bütününü elde edemediğimiz şeylerin yarısına razı olmalıyız..."
Kerime Nadir. (1917-1984)
Özellikle 60'lı yıllara kadar popüler kültürde çok okunan kitaplara imza atmıştır. Fakat, o zamanlar edebiyat çevrelerinde, kolay okunan aşk romanları yazan biri olmakla suçlanmış ve küçümsenmiştir. Oysa Türk filmi tadında yazdığı pek çok eseri senaryolaştırılıp, sinemaya da aktarılmıştır. Bunlardan en bilinenleri
Çok keyifliydi özellikle Türk sineması sevenleriniz için duygusal bir başyapıt diyebilirim. Okumayan varsa incecik bir novella. Arşivinizde olsun. Bir dönem edebiyata yön veren köşe taşlarından biridir Kerime Nadir.
Kitap Yorumu;
Daha öncede bir kerime nadir kitabı okumuştum . Çok güzel ve çok akıcı bir dili var yeçilçam sinemaları tadında film seyeredercesine içine çekiyor kendini sıkmadan vedat kendinden yaşça küçük olan fehiman ile evlenirler ama bu evlenmeyi çok istesede başlarda geçirrdiği kazadan dolayı kendini hep eksik hisseden vedat hep kendini hor görme ve kendini suçlama ile fehimana yüklenir. Fehiman ise ona deli gibi aşıktır. Güzel giden evlilikleri taki fehimanı zorla yurtdışına tek başına yollayan vedat farkında olmadan yuvasına büyük zarar verir.
Güzel bir kitaptı keyifli okumalar...
Hani şey gibi bu; kadın son bir kez ardına bakar çaresizce, adama tam bi şey söyleyecekken gözyaşları engel olur ve ağlaya ağlaya kaçar ya, işte öyle...
Melodrama; "ağlatı ve dramın bozulmuş, karikatürleştirilmiş biçiminden ortaya çıkan tür" olarak tanımlanır. Temel özelliği ise dünyanın "iyiler" ve "kötüler" olarak ikiye ayrılmış olmasıdır. Bu ikiye ayırma öylesine bariz ve keskindir ki, iyiler saf birer melek kötüler ise şeytandır sanki. Aşırı kurgusal dolayısıyla gerçekliğini yitirmiş, irrasyonel bir dünya resmi çizen bu kitapta olduğu gibi...
Diğer birçok örneğe benzer şekilde, bunda da bol bol acı göreceksiniz. Çilecilik, fedakarlık, acıyı yüceltme, acı çekme, acındırma kitabın şekillendiği temel unsurlardır.
Geniş kitlelerin en çok sevdiği şeydir zaten 'ağlayan kadın" görmek. Bu açıdan bakıldığında edebî bir değerden ziyade ticari bir meta değerine sahiptir. Geniş kitlelere istediklerini vermiştir yazar.
Melodram örneklerde görülen acı, bitmek bilmeyen gözyaşı, sonsuz hüzün ve bütün bu duyguların oluşumuna sebebiyet veren tesadüfî olaylar dizisinde, aslında İsa ile Meryem'in kavramlaştırıldığı söylenir, Hıristiyan kültüründe.
Hani şey gibi bu; bütün umutların tükendiği anda, çaresizce gökyüzüne bakar ve "beni neden terkettin" diye son bir kez sorar ya, işte öyle...