Füreya, Osmanlı'dan Cumhuriyet devrine geçiş dönemini ele alan, biyografik bir roman. Günümüze Füreya Koral olarak ulaşan ilk Türk seramik sanatçısının yaşantısını, aile yapısını, hastalık dönemini ve nicesini ele alıyor. Şakir Paşa ailesinin şeceresini ilk sayfada önümüze sunan kitap, adeta kendi karmaşasının ön gösterimini paylaşıyor bizimle. Füreya'nın çocukluğundan tutun, kendi ile az bir yaş farkı olan teyzesi "Aliyoşa" ile olan muhabbeti, ilk evliliğinde geçirdiği bunalımlar ve kaybettiği iki çocuğu, Kılıç Ali ile ilişkisi, genç bir kadın olarak karşı gelemediği zaafları ve seramik aşkı bizimle buluşuyor. Füreya'nın Atatürk'e çocukken beslediği saf hayranlığın genç bir hanımefendi çağında dahi süregelip, atamızın ölümünde hissettiklerini de kaleme almış Ayşe Kulin. Evladına dünya gözü ile kavuşamamış bir ana olan Füreya, erkek kardeşinin kızı Sara'yı öyle çok benimsiyor ki, kitabın devamında insanoğlunun zayıflıklarına ne çabuk yenildiğini gözler önüne seren anları okuyoruz. Anne babasından habersiz Sara'yı nüfusuna alıyor Füreya. Lâkin öyle güzel işlenmiş ki Füreya'nın evlat hasreti, içimizde bir gram "Ayıp yahû!" narası yükselemiyor.
Kitapta beni en çok etkileyen, altını çizdiğim cümle şuydu: "İnsan ne istediğini biliyorsa, onun için yaşamalı." •