Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gelenekten Geleceğe

İlber Ortaylı

Gelenekten Geleceğe Gönderileri

Gelenekten Geleceğe kitaplarını, Gelenekten Geleceğe sözleri ve alıntılarını, Gelenekten Geleceğe yazarlarını, Gelenekten Geleceğe yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
336 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
"Bir toplumda tarihî tiyatro ve romanlar güçsüzse bu o toplumda siyasal düşüncenin de güçsüz ve gelişmemiş olduğunun bir göstergesidir." İlber Ortaylı'nın 1965-80 yılları arasında yazdığı makalelerin bir araya getirilerek basılmış bir kitaptır Gelenekten Geleceğe kitabı. Osmanlı Mirası, Kültür Meseleleri, Edebiyatı ve Tiyatro
Gelenekten Geleceğe
Gelenekten Geleceğeİlber Ortaylı · Timaş Yayınları · 2010523 okunma
Sanat, toplum olaylarından etkilenir ve belli bir aşamadan sonra onları etkiler. Bunu hiçbir ulusun edebiyatında Rus edebiyatında olduğu kadar bilinçli ve açık olarak göremeyiz.
Sayfa 178Kitabı okudu
Reklam
19. yüzyıl, tezatların geliştiği çağdır. Bir yanda özgürlük, siyasal, ekonomik bağımsızlık ve ulusalcılık; diğer yanda, sömürgecilik, sömürü ve şovenizm yeni boyutlara ulaşmaktadır. 19. yüzyılın kültürü ve siyasal ideolojisinde tarih bilgisi ve bilinci önemli yere sahiptir. Çünkü egemen uluslar egemenliklerinin kaynağını ve meşruiyetini, esir uluslar ise özledikleri özgürlüklerinin gereğini ve haklılığını, tarihlerinin görkemi ve o şanlı tarihin kendilerine verdiği misyonla açıklamak istiyorlardı.
Sayfa 165Kitabı okudu
19. yüzyıl, şövalyece bir patriyotizmin de ötesinde, ulusalcı duyguların ve eylemin ortaya çıktığı çağdır. Bu düşünce sistemi ise inandırıcılığını ve yayılmasını sadece kitap, gazete gibi araçlara değil, başka bir araca da borçludur. Bu propaganda aracı tiyatrodur, Tiyatro 19. yüzyılda (sinema, televizyon, radyo olmadığına göre) en etkili kitle iletişim aracıdır. Üstelik devrimi yapacak sınıfların da vazgeçilmez bir kültür ve eğlence aracıdır. Şu halde devrimci düşünce ve tarih bilincinin tiyatro sahnesine yoğun bir biçimde çıkması kadar doğal bir gelişim olamazdı. Tiyatro 19. yüzyılda, bütün tarihi boyunca ulaşamadığı önemli bir propaganda gücüne sahip oluyordu toplum hayatında...
Sayfa 164Kitabı okudu
19. yüzyıl Avrupa'da burjuva devrimlerinin, sanayileşmenin ve ulusalcılığın gerçekleştiği bir çağdır. 19. yüzyılın devrimleri burjuva sınıfının, yani toplumun sayıca dar bir kesimini meydana getirenlerin önderliğinde yapılmaktadır. 19. yüzyıl devrimlerinde ulusalcılık, özgürlük, eşitlik gibi kavramların açıklanması ve geniş kitle tarafından benimsenmesi tarih bilgisi kadar tarih bilincini de gerekli kılmıştır. Devrimlerin amacındaki haklılık, tarihe bilinçli olarak bakmakla anlaşılıyor.
Sayfa 164Kitabı okudu
Bir toplumda tarihî tiyatro ve romanlar güçsüzse bu o toplumda siyasal düşüncenin de güçsüz ve gelişmemiş olduğunun bir göstergesidir.
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Rus yazarı var olan kurumları eleştirirken, toplumu değiştirmeyi amaçlayan düşünceleri de eleştiri süzgecinden geçirmiştir. Yüzyıllar ötesine uzanacak tartışma konularını ortaya atmıştır. Onun içindir ki, Dostoyevski ve Tolstoy hâlâ en çok okunan yazarlardır.
Sayfa 155Kitabı okudu
Rusya'da batı Avrupa tipi romantizm kısa sürmüş, realizm ve halkçılık üstün gelmiş, sağlıklı bir insan ve yurt sevgisi Rus edebiyatının ve dramının niteliği olmuştur. Rus edebiyatının babası Puşkin'den halkçı şair Nekrasov'a ve mistik Dostoyevski'ye kadar, insan olayı hiçbir zaman Rus yazarlarında olduğu kadar derinlemesine ve hoşgörülü bir yüceltme ile ele alınmamıştır. En dinci görünen yazar bile kilise tarafından lanetlenmiştir. En sosyalist yazarda bile sömürücü sınıfın insanı kin kusularak değil, toplumsal çürüklüğün yarattığı zavallılar olarak ele alınmıştır.
Sayfa 155Kitabı okudu
20. yüzyıl başında ülkemize giren pozitivist düşüncenin izleyicileri bile sözde bilimin her alanda yol göstermesini istiyorlardı, ama bilimin her alanda öncü olabileceği bir toplumsal yapı var mıydı? Var olan yapı buna uygun değilse nasıl değiştirilmeliydi? Bunları düşünen yoktu.
Sayfa 141Kitabı okudu
Toplum tarihinin sorunları çok kere edebiyatçının kalemi sayesinde anlaşılır ki, bu eserlere "siyasal hikâye" denir. Nesnel olan bilimcinin tersine edebiyatçının öznelliği bize bazı doğruları gösterebilir. Olaya siyasal bilimci nesnel bir yöntemle el attığında siyasal kuram ve yasalar; ama edebiyatçı kendine özgü öznelliğiyle bakınca da, siyasal hikâyeler ortaya çıkıyor.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Kilise aslında gerçek anlamda sofulardan, hep zühd-ü takvâ içinde yaşayanlardan çok, böyle Hıristiyanlık'a itiraz etmeyen, ama keyfine bakan kalabalığı yeğlemiştir. Çünkü fazla sormaz, sorgulamazlar; kilise de onların cıvıtacağı yortu öncesi şenlikleri artırır, iş biter. Eski Roma İmparatorları da kalabalığı zararsız tutmak için ekmek ve eğlenceyi artırarak işi sağlama bağlamışlardı.
Sayfa 121Kitabı okudu
Türkçe yüzyıllardır hızlı değişim geçiren dillerdendir. Dil ve tarih kaynaklarındaki zamanın getirdiği imla-sentaks farklılığı nedeniyle, bu kaynakları inceleyip işlemek için yalnız Arap harfleri bilgisi yetmez. Tarihi metinleri okuyup değerlendirmek bütün ülkelerde her aydının değil, ancak karşılaştırmalı filoloji, etimoloji ve tarih bilgisine sahip uzmanların yeteneğine girer. Okullarda az çok öğrenmelerine karşın bütün İngiliz aydınlarının Shakespeare oyunlarının orijinal metninden uzmanlar kadar tad alamadıkları bir gerçektir. Yine Niebelungen Lied veya Igor Destanı'nın orijinali, her Alman veya Rus aydınının rahatça izleyeceği metinler değildir. Venedik arşivlerine, Venedikli bir iktisatçı ya da sosyolog hiç zahmet edip girmez. Çünkü uzman bir filolog ya da tarihçinin yardımı olmaksızın, dedelerinin 16. yüzyılda tuttuğu kayıtlardan bir şey anlayamayacak, hatta okuyamayacaktır.
Sayfa 110Kitabı okudu
Her sahhaf dükkanında toplananların tekrarlaya geldiği yeni kuşakların eski mirası harf devriminden dolayı tanıyamadığı yakınması, Osmanlıca bilmeyenlere özgü bir dedikodudur.
Sayfa 110Kitabı okudu
Yeni Türk alfabesi, Türk fonetiğinin özellikleri iyice düşünülerek hazırlanmıştır ve bugünkü Türk alfabesi sayesinde Türkçe, imla sorunu en az olan dillerdendir. Lâtin harflerinin kabulünde rol oynayan bir neden de bölgesel ağız farklılıklarını kaldırmaktı. Arap alfabesi, yapısı gereği belirgin bir Türk ağzının tutunmasına imkan vermez, oysa dilimizin ses yapısını karşılayan bir alfabe hem bu farklılığı azaltır, hem de bölgelerarası deyim ve kelime alışverişini artırmaya yardım eder.
Sayfa 109Kitabı okudu
431 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.