Gün Ortasında Karanlık: Arthur Koestler’in 255 sayfalık mükemmel denilebilecek romanı belki de şaheseri. Devrimin mimarlarından nikolay salmanovich rubashov, partiye ve bir numara'ya muhalif tutumları nedeniyle yakalanıp tek kişilik bir hücreye atılıyor ve roman boyunca onun ‘kaçınılmaz son’a doğru gidişini okuyoruz. siyasi düşünceniz ne olursa olsun Koestler’in dili, sizi alıp rubashov’un bedeninin içine hapsediyor ve gardiyanın demir sürgüyü her çekişinde çıkan soğuk ve sert ses kulaklarınızda yankılanıyor. ayaklarınıza çöken müthiş bir ağırlıkla yürüyorsunuz cezaevi koridorlarını. rubashov’un bedeninde işkenceye, sigara dumanına, neme, pisliğe maruz kalıyorsunuz. ta ki finalde edebi bir şahlanışa varıncaya, sonsuzluğun omuz silkmesine şahit oluncaya kadar. Kitabın gerçekçi tahliller ve yapıcı eleştirilerle sosyalist sisteme yönelttiği sorgulamaları okumak, edebi zevkin yanında okuyucunun yeni bir bakışla tanışmasını da sağlıyor. rubashov’un hücresinde işkencecisiyle girdiği diyaloglar, benim dönüp tekrar okumaktan kendimi alamadığım yerler arasındaydı.