Gündüz ve Gece Hikayeleri sözleri ve alıntılarını, Gündüz ve Gece Hikayeleri kitap alıntılarını, Gündüz ve Gece Hikayeleri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
.
Sevmek için kör olmak, tamamen teslim olmak, hiçbir şey görmemek, hiçbir akıl yürütmemek, hiçbir şey anlamamak gerekir.
Güzellikler kadar zayıflıklara da tapabilmeli, tüm yargılardan, tüm yansımalardan, tüm kavrayışlardan vazgeçebilmeliyiz.
...
“Kadınların ne kastı ne de ırkı vardır. Güzellikleri, zarafetleri ve çekicilikleri sağlar asalet ve saygınlıklarını. Doğuştan gelen incelikleri, içgüdüsel zarafetleri, ruhlarını esnekliği tek hiyerarşi unsurudur onlar için ve sıradan genç kızlar, en soylu kadınlarla eşit olabilir böylece.”
On iki yıl bir insanın varoluşunda çok önemsizdir! Gelip geçtiğini hissetmezsin bile! Yıllar birbirini kovalar, yavaş ya da hızlı, ağır ya da aceleci yılların her biri uzundur ama bitiverir! Birbirlerine ekleniverdikleri gibi, arkalarında çok az iz bırakarak uçup giderler. Geçen zamanı görmek için ardımıza baktığımızda hiçbir şey fark etmez, nasıl yaşlandığımızı anlayamayız.
.
Görünüşe göre her şey, varoluş ve evren sona ermek üzere.
Aniden hayatın korkunç sefaletini, herkesin yalnızlığını, her şeyin hiçliğini ve ölüme kadar rüyalarla uyuşan ve aldatan kalbin karanlık yalnızlığını algılarız.
...
ROSE
Sonunda adı Marguerite olan mırıldandı: "Aşk olmayınca hayat bana dayanılmaz geliyor. Bir köpek tarafından bile olsa sevilmeye ihtiyacım var. Ne dersen de Simone, bence hepimiz aynıyız."
ROSE
"Bazı geceler her şey güzel görünüyor insana değil mi Margot?" diye sordu.
Diğeri cevap verdi: "Evet çok güzel. Ama hep bir şeyler eksik kalıyor."
"Ne peki? Ben kendimi gayet mutlu hissediyorum. Hiçbir şeye ihtiyacım yok."
"Var ama farkında değilsin. Bedenimiz kendini ne kadar iyi hissederse hissetsin, her zaman daha fazlasını ister kalbimiz."
Öteki gülümsedi: "Aşktan mı söz ediyorsun?"
"Evet."
Ona bu dağların sessizliği, soğuğu, yalnızlığı ve kış ölülüğü kendi içine giriyor, kanını durdurup dondurmak, uzuvlarını kaskatı etmek, kendisini katılmışa, buz kesilmişe çevirmek istiyor gibi geldi.
Bir güneş sağanağı bu buzlu, beyaz ve pırıl pırıl çöle düşüyor, orasını soğuk ve köreltici bir alevle tutuşturuyordu. Ne bu dağ denizinde bir yaşam izi, ne bu sonsuz yalnızlıkta bir kıpırdama vardı. Buranın derin sessizliğini hiçbir gürültü bozmuyordu.