Büyüklerin her şeyi daha iyi bildiği bu ülkede, hayata ve sanata ne kadar geç başlıyoruz! Önce uzun bir çocukluk biçiliyor payımıza. Bir şeyler yapmamız gerektiğinin farkına vardığımızda bir de bakıyoruz ki upuzun yılları boşu boşuna geçirmişiz.
Ne çok kişiyi sever de sevdiğimizi bir türlü söyleyemeyiz. Bir düşünsenize!.. Anamız, babamız, kardeşlerimiz, eşimiz, çocuğumuz, uzak yakın tanıdıklarımız, arkadaşlarımız... Doyasıya "Seni seviyorum." demek isteyip de diyemediğimiz ne çok insan vardır.
Bir gün uzak düşeriz sevdiğimizden, sevdiklerimizden. Araya mesafeler girer, engeller çıkar. Görmek isteriz, göremeyiz. En kötüsü, ölümler girer araya...
Sevmenin, gönül almanın, bir kişiye sarılmanın, kırık bir kalbi onarmanın, telefonu açıp sevdiğimiz kişiyi aramanın, bir mektuba "Seni seviyorum" diye başlamanın zamanı işte "şu an"dır.
Evin bütün dekorasyonu, tefrişi, banyodan oturma odasına her santimetrekarede kadının zevki ve iradesi sezilir. Erkeğin bu düzeni değiştirmeye, mevcud düzene yeni bir şey eklemeye, hatta bir eşyanın yerini değiştirmeye asla hakkı yoktur.
Mutluluk verecek şeylerin başına hiçbir zaman yağmuru, erik dallarını, şafağı perdeleyen kuş sürülerini koyamayız. Arabalar, pahalı giysiler, yemek ve oturma odası takımları, porselenler, para, pahalı zevklerve eğlenceler... doldurur günlerimizi.