Evlilik, masallarda yaşanılan tozpembe bir hayata geçiş basamağı değildir; bilakis imtihan seyrinin değiştiği ve kulluk becerisini sergilemenin daha zorlu olduğu bir kulvardır.
Kadın bilmelidir ki; Kendi his ve fikirleri ne denli girift ve hassas ise; erkeğinki de o denli sade, düz ve basittir. Kadının erkeği sevdiği gibi; erkek kadını sevemez. Eş adayını bu doğrultuda mihenge vurmalı ve romatizmine değil sabah namazına olan düşkünlüğüne göre ölçmelidir.
İslam'a itaat edildiği müddetçe, kalpte sevgiyi ve huzuru yaratanın ALLAH olduğunu bilen Müslüman, mükemmel eşi bulmayı beklemez. Birlikte mükemmel bir yuva kurmaya gayret ederler.
Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: 'Harama bakmak iblisin zehirli oklarından bir oktur. Her kim Allah korkusundan ötürü harama bakmayı terk ederse; Allah ( bu yaptığı işi) öyle bir iman ile değiştirir ki onun lezzetini kalbinde hisseder.'
Tesettürden mahrum olan ve namahrem ile aynı mecliste olmaktan çekinmeyen kadın; fıtrat-i aslıyyesi olan hikmeti kaybediyor, ruhundaki kadınlığı hiç edip, nikahlısı dahi olsa erkeğine yalnızca şehvetini teskin edecek bir et ve kan yığını oluyor.
Bazı kesimlerin Aişe (radıyallâhu 'anhâ)'nın
mahremi olmadığı halde hacca gittiği ve Cemel Vakası’na katıldığını öne sürerek kadınların da bu zamanda yol güvenliği olduğu için mahremsiz sefer mesafesini geçebileceğini öne sürdükleri görülmektedir. Bu görüşün yanlış olduğu çok açıktır. İmam-ı Azam ebu Hanife (rahimehullâh)'a bu durum sorulmuş, bazılarının
buna binaen mahremsiz sefere cevaz verdiği bildirilince İmam-ı Azam şöyle cevap vermiştir: 'Ne dediklerini bilmiyorlar. Bütün insanlar Aişe (radiyallâhu 'anhâ) için mahremdi. Bu sebeple O, kiminle sefere çıksa, mahremi ile sefere çıkmış oluyordu; fakat erkeklerin diğer kadınlara karşı durumu böyle değildir.
Efendimiz (sav) buyurdular;
Harama bakmak, İblisin zehirli oklarından bir oktur. Her kim Allah korkusundan ötürü, harama bakmayı terk ederse; Allah (bu yaptığı işi) öyle bir iman ile değiştirir ki lezzetini kalbinde hisseder.