Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hapsedilmiş Kadın

Gisele Halimi

Sayfa Sayısına Göre Hapsedilmiş Kadın Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Hapsedilmiş Kadın sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Hapsedilmiş Kadın kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ev kadını, sözcüğün tüm anlamlarıyla eve hapsedilmiştir. Gerçek dünya ile hiçbir ilişkisi yoktur ve her gün aynı işleri yapmak zorundadır. Kadına kapatılan dünya kararların alındığı dünyadır, ekonomi dünyasıdır, politika dünyasıdır, kısaca erkeklerin dünyasıdır. Kadın bu dünyaya paralel başka bir dünyada, bir tür gettoda yaşar. Kadının dünyasında yapılan işlerin üretken olmadığına karar verilmiştir. Üstelik, evine tıkılıp kalmış kadının didinerek yaptığı işler -çamaşır, yemek, ütü, ev temizliği gibi- bilim adına, Marx adına, Gayrı Safi Milli Hasıla'ya dahil olmamaktadır.
Kendimi tanıtayım. Eve kapatılmış, siyasal karar mekanizmasından uzak, cinselliği yadsınmış, kültür ve kitle iletişim araçları tarafından şartlanmış olan kadınım ben. Hapsedilmiş kadın.
Reklam
Her şey kendi yerinde, her cinsiyet kendi işinin başında olursa, bu ortasından çatlamış yaşlı dünya, olduğu gibi kalacaktır! Jules Guesde şöyle yanıtlıyordu bütün bunları: "Kadının mutfaktaki yeri diğer yerlerden daha önemli değildir. Tıpkı erkeğinki gibi kadının da yeri her yerdedir. Çalışabileceği ve çalışmak istediği her yerde. Erkeğin de cinsiyetine tekabül eden işlevleri vardır: Hem koca hem de babadır. Bu onun aynı zamanda doktor, sanatçı ya da kafa işçisi olmasını engellemez. Kadın da eş, anne ya da bunlardan biri olmadan niçin kendi istediği bir biçimde sosyal yaşama katılmasın?"
Sayfa 15
Akşam, bitkin kahramana sevecen bir ayinle terliklerini getiren ev perisi, güçlü imajlardan etkilendiği gibi bu imajların arkasındaki ideolojiden de etkileniyor. Her şey kendi yerinde, her cinsiyet kendi işinin başında olursa, bu ortasından çatlamış yaşlı dünya, olduğu gibi kalacaktır!
Çünkü kadın, hapishanelerin en korkuncu, en belirsizi, en sinsisi olan kültürel hapishaneye kapatılmıştır.
Ezilenler, özgürlüklerini kendilerinden başka kimseye borçlu olmayacaklarsa, kadınlar niçin başkaldırıp "yeter"' diye haykırmıyorlar? Niçin insanlığın yarısı insanlığın öbür yarısına bağımlı olmayı kubulleniyor? Nasıl ve hangi tutarsızlıktan dolayı zincirlerimizi gelecek kuşaklara aktarıyoruz?
Reklam
Egemen erkeklerle boyunduruk altındaki kadınların karmaşık ilişkisine katkıda bulunmak için aşk edebiyatı da bize efsaneler üretecektir. Saray edebiyatından sürrealistlere kadar tüm şairler ulaşılamayan, gerçek dışı kadını, rüya kadınını dile getirecekler ezgilerinde. Bilinçli amaçları kadınları gerçek dünyadan ve kendi kendilerinin bilincinden uzaklaştırma olmasa da bu hileler bizi tam bir bağımlılık altına sokuyor. Erkeklerin hayalgücüyle tanrıçalaşırken çok ince bir biçimde onların nesnesi oluyoruz. "Yaratıcılarımızın" yenetekleri ve lirizmi, güzel hapishanemize kapanma tehlikesinde hiçbir değişiklik oluşturmuyor. Balzac, "kadın bir tutsaktır ve onu tahta çıkarmayı bilmek gerekir", der. Kuşkusuz bir yöntem sorunudur bu. Kişiliği ikiye bölünmüşse, ezilen kişi isyan etmekte güçlük çekecektir.
Her halükarda, Kraliçe, Sanat Tanrıçası ya da Akıl Hocası da olsak biz Öteki'yiz, Görece'yiz, Tamamlayıcı'yız. Nedir rolümüz? Yaratıcının kaygılarını yatıştırmak, solgun alnının terini silmek, kimi zaman da erkeklik gücü azalırsa kaygı ve tasalarını gidermektir.
Başka bir yaşam için yaratılmışken demir parmaklıklar kadar güçlü imgelere çarpıyoruz kafamızı!. Ne sıradanlığa, ne yanlış yapmaya, kısacası ne de olduğumuz gibi olmaya hakkımız var bizim.
Bana kadın olarak doğmanın uğursuzluğunu dile getiriyorlardı.
Reklam
Ben, hoşa gitsin gitmesin, yolumda gitmeye azimliydim. Yolum da sınırsız okuma, öğrenme, tanıma isteğinden geçiyordu.
Ama dikkat edin! Bir kurban zorunlu olarak edilgin değildir. Ben omuzlarındaki baskıyı yüklenerek hangi yandan olacağıma karar verdim. Ezilenlerin ve kurbanların yanındaydım! O zaman baskı açık bir isyana dönüştü.
Bana hiçbir zaman "Kız çocuğu olman sana şu yararı sağlıyor" denmedi. Kimse bana özlediğim ve olması gereken şeyi söylemedi: "İster kız, ister erkek ol, yaşamını seç, ilerle ve kendini göster" demedi. Kadın olmak bence Roma hukukundaki "capitis diminutio", yani tüm hak ve olanakların azalması durumunun iyi bir örneğidir.
Kadınların en büyük felaketi başkasının kazandığı parayı harcamak zorunda olmalarıdır.
Kısacası, kadınlara şunları söyleme olanaklarını araştırıyordum: Olayları etkilemek için ilk önce temel bir hakkı, kendi kendileri üzerinde iktidar kurabilme hakkını ele geçirmeleri gerekir.
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.