"...1126 yılında Haşhaşîlerle Türk hükümdarı Tuğtekin arasında ilk defa doğrudan bir işbirliğinin gerçekleştiğine dair kesin bilgilere rastlamaktayız (Tuğtekin, nihaî darbeyi indirene kadar onlara göz yummuştur.) Tuğtekin'in 1128'deki ölümü üzerine oğlu ve halefi Böri, yumruğunu indirmek için hazırlıklara koyulur, en nihayet 4 Eylül 1129 Çarşamba günü saldırıya geçilir. Vezir bizzat Böri'nin emriyle, kabul resminde öldürülmüş, kafası kesilmiş ve halka teşhir edilmiştir. Ertesi sabah şafak vakti, şehrin dört bir yanı Batınîlerden (İsmailîler) temizlenmiş, köpekler cesetlerden arta kalan parçaları kapmak için birbirleriyle yarışır olmuşlardır...
Suriye misyonu bir süreliğine karmaşa içine düşmüş gözükürken darbe tam da tarikatın Alamut'taki merkezinden gelmiştir. 7 Mayıs 1131 günü Türk askerleri kılığında Böri'nin maiyetine girmiş olan iki İranlı, Böri'yi yere sermiştir, adları Alamut'taki şeref listesinde yer almaktadır."
"Rivayete göre, Hasan Sabbah, şair Ömer Hayyam ve vezir Nizamülmülk hepsi birden aynı hocanın talebeleriydiler. Bu üçlünün kendi aralarında yaptıkları anlaşmaya göre, içlerinden biri dünya üzerinde muvaffakiyet ve servet sahibi olursa diğer ikisine yardım edecekti. Zaman içerisinde Nizamülmülk, sultanın veziri olmuştur ve talebe arkadaşları kendisinden haklarını talep etmişlerdir. Nizamülmülk her ikisine de valilikler önermiş ise de, bu önerileri farklı farklı gerekçelerle reddolunmuştur. Kendisine önerilen mesuliyetlerden gözü korkan Ömer Hayyam'ın isteği, kendisine şeref aylığı bağlanması ve bu sayede başına buyruk bir hayat sürmek olmuştur. Hasan, taşraya hapsolmaya itiraz etmiş ve saray içerisinde daha itibarlı bir mevki talep etmiştir. Arzusuna ulaşan Hasan, çok geçmeden mevkisinde yükselip bir vezir namzeti olarak Nizamülmülk'ün koltuğunu tehdit edince, vezir de boş durmamış ve Hasan'ın aleyhinde çevirdiği entrikalarla sultanın gözünde Hasan'ın ismini lekelemiştir. Hasan da mahçup ve içerlemiş bir hâlde, intikam için bileneceği Mısır'a kaçmıştır."
(Reşîdüddin)
"Buzurg Ümîd'in uzun süren saltanatı 9 Şubat 1138 tarihinde ölümüyle son bulmuştur. Cüveynî ağdalı bir dille şu tasviri kaleme alır: "Kabir azabının topukları altında çiğnenip cesedi cehennemin ateşini harladığı, 26 cemaziyülevvel 532 (9 Şubat 1138) gününe dek, günahın hükümdarı Buzurg Ümîd, cehaletin tahtında oturmuştur."
Kendisinden sonra yerine ölümüne sadece üç gün kala veliaht ilan etmiş olduğu oğlu Muhammed'in sessiz sedasız başa geçmiş olması, İsmailî liderliğinin tabiatındaki değişime de bariz bir örnektir. Buzurg Ümîd öldüğünde, diyor İsmailî bir vakanüvis: "Düşmanları büyük bir neşeye ve küstahlığa kapıldılar. Fakat umutlarının boşa çıkacağının farkına varmakta gecikmeyeceklerdir."
(Reşîdüddin)