Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayatımın Filmleri

François Truffaut

Hayatımın Filmleri Gönderileri

Hayatımın Filmleri kitaplarını, Hayatımın Filmleri sözleri ve alıntılarını, Hayatımın Filmleri yazarlarını, Hayatımın Filmleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Arka Pencere patavatsızlığın, istismar edilen ve en yüz karası yönleriyle apansız yakalanan mahremiyetin filmidir, imkansız mutluluğun, avluda yıkanan kirli çamaşırların, ahlaki yalnızlığın filmi, günlük hayatın ve yok edilmiş hayallerin olağan üstü senfonisi .
Olabildiğince kurnaz bir adam olan Douglas Sirk, nemfoman Dorothy Malone’u filmin sonunda, olabildiğince dar bir tayyörün içinde, babasının yerine oturmuş, yeni kaygılarının sembolü olan minyatür bir petrol kulesini minik parmaklarıyla okşarken gösterir : Kuleden sperm yerine siyah altın fışkıracaktır, ama Oedipus hep orada olacaktır.
Reklam
Bergman inatçı ve biraz yabani bir insandır, hayatını tiyatro ve sinema arasında geçirir, sadece kadın oyuncularla çevrili çalışırken mutlu olduğu gibi bir hisse kapılırız ve yakın zamanda kimsenin onun kadınsız bir filmini görebileceğini de sanmayız. Bence feminizmden ziyade feminenlikle ilgilenmektedir. Onun filmlerinde, kadınlar erkek bakış açısıyla görülmezler, eksiksiz bir suç ortaklığı ruhuyla incelenirler. Bergman’ın kadın kahramanları son derece incelikliyken, erkek karakterler gelenekseldir.
Citizen Kane
Bu filmi tamamıyla sevdik, çünkü eksiksiz bir filmdi: psikolojik, toplumsal, şiirsel, barok, dramatik, komik. Yurttaş Kane aynı anda hem güç arzusunun ispatı hem de güç arzusunun alaya alınmasıydı, hem gençliğe bir ezgi hem yaşlılık üzerine bir tefekkürdü, hem insan ihtirasının hiçliği üzerine bir deneme hem de tükenmişlik üzerine bir şiirdi ve bütün bunların arkasında dahi veya canavar, canavarımsı dahiler, olağanüstü insanların yalnızlığı üzerine bir tefekkürdü.
Fritz Lang’a göre insan kötü olarak doğar ve filmlerinden yayılan korkunç hüzün Alain Resnais’nin Gece ve Sis’ini hatırlatır; “Çağrılarla, bit denetimleriyle bölünen bu geceyi, diş gıcırdatan geceyi hayal etmek için elimizde kalan budur. Çabuk uyanmak lazım. Sopayla uyanışlar, itiş kakışlar, çalınan eşyaların aranması…“ Bu olağanüstü filmde Resnais bize şunları söyler: “Siyasi olarak örgütlenmeyi, kamp yaşamanın iç denetimini kamu hukukunun elinden almayı başarıyoruz.”
Eseri açıkça iki kısma ayrılıyor: a) başıboş gezgin, b) dünyanın en ünlü adamı. Birincisi soruyu soruyor: Var mıyım ? İkincisi ona cevap vermeye çalışıyor: Kimim ? Bütününde Charlie Chaplin'in eseri sanatsal yaratımın asıl teması olan kimlik etrafında dönüp duruyor.
Reklam
Chaplin, Hitler'i Şarlo'nun bıyığını çalıp kendisini Tanrı mertebesine yükselttiği için çifte suç işlemiş ilan ediyordu. Hitler'in bıyığını Şarlo mitiyle yeniden bütünleşmeye mecbur bırakarak Chaplin, diktatör yok etmişti.
..benim zevkimin meslektaşlarımın zevklerinin bittiği noktada başladığı kesin: Renoir'ın ton değişikliklerinde, Orson Welles'in aşırılıklarından, Pagnol'un veya Guitry'nin ihmallerinden, Cocteau'nun anakronizmlerinden, Bresson'un çıplaklığında. Sanırım zevklerime züppelik eklenmiyordu ve Audiberti'nin şu cümlesini onaylıyordum : "En karanlık şiir bütün dünyaya seslenir."
Humphrey Bogart'ın Portresi
Oynadığı kırk film boyunca on iki kez elektrikli sandalyeye çarpılarak ölmüş ve toplam sekiz yüz yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Eskiden yalnızca luger tabancası konuşurdu, ama artık o konuşuyor, peki ne diyor? "Hanımlar, boyum bir yetmiş yedi ve kilom yetmiş yedidir. Saçlarım ve gözlerim kahverengi. İlk evliliğim sadece on sekiz ay sürdü (fazlaydı bile) ve ikincisi sekiz yıl (ki o da fazlaydı) ve bu hataya tekrar düşmeyeceğim (bir sonraki sefere kadar)."
Sayfa 360 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Orson Welles
Orson Welles, hayatı boyunca, henüz çocukken yüksek sesle okuduğu Shakespeare'in etkisinde kalmıştır. Onun bir olaya veya bir duruma kuşbakışı bakma yeteneği, yalnızlık üzerine her bir kelimesi bütün dünyayı sorgulayan, zaman ve mekân kavramlarının silinip gittiği kozmopolit, felsefi ve ahlâki diyaloglar yazma yeteneği kimsede yoktur.
Sayfa 353 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Roberto Rossellini Gerçek Hayatı Tercih Ediyor
Tehlikeli bir şey söyleyeceğimi biliyorum, ama söyleyeceğim şey doğrudur: Rossellini sinemayı sevmediği gibi, genel sanatları da sevmiyordu. O, hayatı, insanları tercih ediyordu. Eline hiç roman almamıştır, ama hayatını bilgi edinmekle geçirmiştir; geceler boyunca tarihle, sosyolojiyle ve bilimle ilgili kitaplar olurdu. Her zaman daha fazlasını bilmek istemiştir ve kendini gitgide kültürel filmlere adamayı arzular gibidir. Aslında Rossellini bir "aktivist" olmadığı gibi, hırslı birisi de değildir; o meraklı birisidir, bilgilenen, kendisinden çok başkalarına ilgi duyan bir insandır.
Sayfa 341 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Ingmar Bergman
Bütün kadınlar beni etkiliyor: yaşlı olanlar, genç olanlar, uzun boylu olanlar, kısa boylu olanlar, şişmanlar, zayıflar, kalın olanlar, ağır olanlar, çirkinler, güzeller, büyüleyici olanlar, tipsizler, canlı olanlar veya ölü olanlar. Aynı zamanda inekleri, dişi maymunları, dişi domuzları, dişi köpekleri, kısrakları, tavukları, kazları, hindiler, dişi suaygırlarını ve fareleri de seviyorum. Fakat en çok beğendiğim dişi kategorisi vahşi hayvanlarınki ve tehlikeli sürüngenlerinkidir. Nefret ettiğim kadınlar da var. Birkaçını öldürmek isterim ya da onlar tarafından öldürülmek. Kadınların dünyası benim içinde yetiştiğim evrendir. Belki yanlış ilerliyorum, ama hiçbir erkek ondan tam anlamıyla kurtulmayı bilmekle övünemez.
Sayfa 318 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Bir Jean Renoir Festivali
Bizim filmler karakter filmidir, oysa Amerikan yapımları durum filmleridir. Fransa'da gerçeğe benzerlikten, psikolojiden hoşlanılırken, Amerikalılar durumu başlangıç noktasını kaybetmeden, güçlü bir şekilde incelemeyi tercih ettikleri için her şeyi altüst ediyorlar. Film dediğimiz şey neticede gözlerimizin önünde akıp giden iki bin metrelik selüloid şeridinden ibaret olduğu için bunu bir yola benzetebiliriz. Dolayısıyla Fransız filmi kıvrımlı bir yolda ilerleyen bir at arabasına benzerken, Amerikan filmleri raylar üzerinde giden bir tren gibi ilerler.
Sayfa 72 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Eleştirmenler Ne Hayal Eder?
Dünyanın, hatta sinemanın sahte tanrılarla dolup taştığını sanıyordum. Görevim onları devirmekti. Kılıç elimde hayatımı buna adamaya hazırdım. Sahte tanrılar hâlâ buradalar. Yarım asırlık bir sinema süresinde gayretim birkaçının tepetakla edilmesine yardımcı oldu. Bu da, bu tanrıların bazılarının gerçek olduğunu ve alaşağı edilmeyi hak etmediklerini keşfetmemi sağladı.
Sayfa 39 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
19 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.