Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayatın Kaynağı

Ayn Rand

Hayatın Kaynağı Gönderileri

Hayatın Kaynağı kitaplarını, Hayatın Kaynağı sözleri ve alıntılarını, Hayatın Kaynağı yazarlarını, Hayatın Kaynağı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kafasındaki en belirgin düşünce, bir yıl sonrayı yaşıyor olmaya duyduğu istekti. O zaman her şey çözümlenmiş olacaktı. Nasıl çözümlendiğine aldırmıyordu artık.
Biraz da olayları başkalarının gözüyle gör.
Reklam
"Sevgilim, anlıyor musun? Gerçekten anlıyor musun?"
Sen böyle bir duyguya hiç kapılmadın mı? Anlatamadığın bir korkuya?
Özgürlük
"Hiçbir şey istememek. Hiçbir şey beklememek. Hiçbir şeye bağımlı olmamak."
Reklam
Mimarlığın sanatlar arasında gerçekten en büyüğü olduğunu söylüyor, nedeninin de anonim bir sanat oluşuna dayandığını ileri sürüyordu. Tüm büyüklükler gibi. Dünyada pek çok ünlü binalar olduğunu, fakat pek azının yaratıcısının bilindiğini, bunun da zaten böyle olması gerektiğini, çünkü bir tek insanın hiçbir zaman önemli bir şey yaratmış olmadığını söylüyordu. Mimarlıkta olsun, başka alanlarda olsun, bu hep böyleydi. Adı baki kalan birkaç mimar, aslında birer sahtekârdan başka bir şey değildi, onlar insanların şanını çalmışlardı ... Bazıları nasıl insanların servetini çalıyorsa, tıpkı öyle. "Eski bir anıtın görkemini seyrederken o başarıyı bir tek kişiye yorumluyorsak, ruhsal bir zimmet suçu işliyoruz demektir," diyordu. "Çünkü bilinmeyen ve anılmayan sayısız sanatçıların o kişiden önce gelip geçtiğini, geçmiş çağların karanlığına gömülüp gittiğini, sanatlarını tevazu içinde çalışarak ortaya koyduklarını (çünkü kahramanlık her zaman tevazu doludur), her birinin kendi çağına ait ortak hazineye kendince katkıda bulunduğunu unutuyoruz. Büyük bir bina, şu ya da bu dâhi tarafından bireysel olarak yaratılmış değildir. Yalnızca tüm insanların ruhunun bir yoğunlaşmasıdır."
Yeni işini kabullenmeyi öğrenmişti. Çizdiği çizgiler, çelik kirişlerin temiz çizgileriydi. Bu kirişlerin neyi taşıyacağını düşünmemeye çalışıyordu. Zaman zaman zorlaşıyordu düşünmemek. Kendisiyle üzerinde çalışmakta olduğu plan arasında, bir başka plan daha varmış gibiydi. O binanın aslında nasıl olması gerekiyorsa, onun planı. Onu nasıl biçimlendirmesi gerektiğini, çizdiği çizgileri nasıl düzeltmesi gerektiğini, binayı görkemli kılmak için çizgileri nereye ve nasıl yönlendirmek gerektiğini biliyordu. Ama bu bildiklerini boğmak zorundaydı. Vizyonu öldürmek zorundaydı. Söz dinlemek, çizgileri kendisine verilen talimata göre çizmek zorundaydı. Bu onu öyle çok incitiyordu ki, buz gibi bir öfke içinde kendi kendine omuz silkip geçmek zorunda kalıyordu. Zor mu, diye soruyordu kendine. Eh, öğren öyleyse.
Ama o acı bir türlü içinden çıkmıyordu. Bir de çaresiz şaşkınlık vardı yüreğinde. Kafasında gördüğü plan, kâğıt üstündeki plandan o kadar daha gerçekti ki! Başkalarının bunu neden göremediğini bir türlü anlayamıyordu. Nasıl böyle kayıtsız kalabiliyorlardı? Önündeki kâğıda baktı. Yeteneksizlik ve beceriksizlik niçin söz geçirebiliyordu her şeye? Bunu mümkün kılan neydi? Hiç anlayamadığı şey buydu işte. Böyle bir oluşu mümkün kılan şey ... onun gözünde hiçbir zaman tam gerçek olamazdı.
Her tür uzmanlığa taparcasına saygı duyan bir insandı. İşini çılgınca seviyor, başkalarında da bu tür tutkular dışında hiçbir şeyi hoş görmüyordu. Kendi dalının uzmanıydı. Beceriksizliğe dayanamıyordu. Dünya görüşü çok basitti; insanlar, yeteneklilerle beceriksizler diye ikiye ayrılırdı. Kendisi ikinci gruba hiç ilgi göstermezdi. Binalara bayılıyor, buna karşılık tüm mimarlardan nefret ediyordu.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.