“Kürt Sorunu” Türkiye’de bir yandan T.C. devletinin üniter vasfını koruma öte yandan da bir Kürt millî devleti kurma amaçlarının çarpıştığı bir ikilem çerçevesinde yaşanıyor. Olabileceklerin daha henüz başlangıcındayız. Fakat eğer başka bir güçlü ses, bir atılım ortaya konmazsa, hepimiz sorunu üreten Türk milliyetçiliği ile onun kaçınılmaz olarak üretilmesine yolaçtığı Kürt milliyetçiliğinin birlikte belirlediği, halklar arası düşmanlığı, hattâ katliamları körükleyen bir kaosa sürükleneceğiz. Kimliğimizin bir millete ait olma yönünü biz seçmeyiz. Ama kendimizin olduğu kadar öteki insanların da özgür, eşit, her türlü tahakkümden uzak bir hayata sahip olmasını istemeyi kişiliğimizin olmazsa olmaz bir vasfı saymak, kimliğimizi böyle tanımlamak bizim elimizdedir. İnsanî olan, bu seçilmiş kimliktir. Bu kimliğin hakkını vermek, “Kürt Sorunu”nu Ortadoğu’nun bütün millî devlet ve milliyetçiliklerinin sorgulandığı bir çerçevede, bir büyük beraberlik kurma amaç ve içeriğiyle gündeme getirmek demektir.