Aşkın göz kamaştırıcı anıtı Tac Mahal; sariler içindeki kadınlar ve türbanlı mihraceler; ülkenin kurucu lideri Mahatma Gandi; hala toplumu derin bir şekilde bölmeye devam eden kast sistemi; Doğu Asya'nın dini önderi Buda ve kutsal sayılan ineklerin cenneti; cesetlerin yakılarak küllerinin döküldüğü kutsal Ganj Nehri; dünyanın en yüksek dağları Himalayalar; bilişim ve yazılım dünyasına yön verenler... Muson yağmurları, filler, kaplanlar, Hint fakirleri, 330 milyon tanrı ve tanrıça... "Hindistan" denilince ilk akla gelenler bunlarsa eğer, bu kitapta da bunlar var.
Ama sadece bu kadar değil; dünyanın en kalabalık demokrasisi; dünyanın bütün dinlerinin buluştuğu bir ülke; dünyanın en büyük sinema endüstrisi; dünyanın en büyük "beyin göçü"nün olduğu toplum... Hindistan aynı zamanda bunlarsa eğer, bu kitapta bunlar da var.
Hindistan'a Batı'dan gidenlerin çoğu yaşamlarındaki soruların cevaplarını bulmak, özellikle de manevi olarak zenginleşmek için gidiyor. Gerçekten de Hindistan'da her şeye cevap var, hem de fazlasıyla... Hindistan'ı karış karış gezerek gözlemlerini, izlenimlerini, anılarını bu kitapta toplamış yazarlar aracılığıyla Hindistan'a gitmeden de bu cevapları bulmanız mümkün. En sefil yaşam koşullarıyla akıl almaz bir zenginliğin, hastalık ve yoksullukla ileri teknoloji ve bilimin, olağanüstü bir müzik ve dans sanatının inceliğiyle kaba bir politik yozlaşmanın ve kitlesel şiddetin yan yana yaşadığı, derin bir çelişkiler toplumudur Hindistan.
Hinduların inandığı gibi, eğer ruh bir bedenden diğerine geçiyor ve yeniden dünyaya geliniyorsa Hindistan'ı mutlaka görmelisiniz, ya bu yaşamınızda ya da bir sonrakinde...
Ya da bu kitabı okumalısınız!
