Halbuki mühim olduğu kadar hazin de olan,konağın ölüm tarihiyle, kolosal bir medeniyetin ölüm tarihinin de aynı zamana tesadüf etmiş olmasıydı. Evet, İbrahim Efendi konağında rengiyle, şekliyle,kokusuyla o sayısız,o hesapsız çiçeklerden bir çiçek açmış olan İstanbul medeniyeti de, bu arada son nefesini vermiş ve tarihin hafızasına malolmuştu. İşte asıl zeval bulan, asıl inkıraz eden buydu. Eğer temeller kaymamış, kökler kurumamış olsaydı, gene aynı topraklarda daha nice İbrahim Efendi konakları yeşerir, boy atar,çiçeklenir ve içinde doğup büyüdüğü medeniyet dünyasına rengini, kokusunu, ihtişamını salmakta devam ederdi.