Kitabın ilk bölümünde İbrani kelimesinin anlamı, İbrani tarihi ve bizi bütün kavimlerin ve ırkların başlangıcına götüren Nuh Tufanı, tufanın ardından Nuh'un üç oğlununun soyundan ileri gelen günümüz uygarlıklarına dair bilgiler verilirken, özellikle Hristiyanlığın ortaya çıkmasından sonra Yahudi kavmine karşı yapılan ayrımcılık, baskı ve zorlamaların had safhaya ulaşarak Yahudilerin kabuğuna çekilip sinmesine neden olduğu belirtilmekte. İbranilerin ilk yurdu olan Filistin'de başlayan sürekli göçleri, aradan geçen yüzlerce yıldan sonra yine Filistin'de sona ererken dünyanın en geniş diasporasını yaşadıkları vurgulanmakta. Kitapta ilgi çeken bir başka detay da 22 harften oluşan İbrani alfabesinin sağdan sola doğru yazılıp okunması da dahil olmak üzere Arap alfabesine olan benzerliği.
İkinci bölümde İbrani mitolojisinin yalnızca bir mitoloji değil aynı zamanda dini bir kaynak olduğu da vurgulanıyor. Türk mitolojisi ile İbrani mitolojisinin karşılaştırılması da oldukça dikkate değer.
Kitabın üçüncü ve son bölümü Yaradılış efsanesiyle başlıyor. Altı günde göğün ve yerin, doğanın, hayvanların ve Adem'in yaratılışı ve yedinci günde Tanrı'nın dinlenmesi, Havva'nın yaratılışı, Aden'den kovulma, ilk kan dökme, İbrahim'in Nemrut'un zulmünden kurtuluşu, Yusuf ile Züleyha kıssası ve ayrıca Yusuf'un kardeşlerinin zulmüne uğradıktan sonra Mısır'daki yükselişi yer almakta.
Adem ve Havva'dan Nuh'a gelinceye değin kısa bir soyağacının da bulunduğu İbrani Mitolojisi, ilginç bilgiler içeren okunmaya değer bir kitap.
