"İnsan; sabrı, mücadeleyi veya yüzleşmeyi gerektiren hallerden kaçtığında, bu defa, daha çok sabır göstermesi, daha çetin mücadelelere girişmesi gereken durumlarla karşı karşıya kalır. Halihazırdaki derdin getirdiği mesajı anlayıp çözmediği için benzer dertler onun karşısına yeniden dikiliverir. Kaçtığı küçük yüzleşmeler, birikip toplanarak daha zor yüzleşmeleri doğurur."
Bu dünya
dârü'l-hikmettir [hikmet yeridir],
dârü'l-hizmettir [hizmet yeridir];
dârü'l-ücret ve mükafat [ücret ve ödül yeri] değil
Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır [imtihan yeridir] ve dâr-ı hizmettir.
Bazan adavet [düşmanlık], şiddet-i muhabbetten [aşırı sevgiden] gelir?
Taparcasına sevdiği biri, gün gelip ondan nefret duymaya başladığında, onu yeterince sevmemiş olmakla suçlar kendini insan. Oysa asıl sebep, onu yeterince sevmemiş olması değil, aşırı ve dengesiz sevmesidir. Cenâb-ı Hakk'ın zat, sıfat ve esmalarına yöneltmesi için fıtratına yerleştirilen muhabbet duygusunu baskalarına hesapsız ve duyarsızca dağıtmış olmasının neticesidir bu
Tamamen mutsuz insan var mıdır?
Herkes az veya çok mutludur. Kendini çok mutlu insanlarla kıyaslayanlar mutsuz, daha az mutlu insanlarla mukayese edenler mutludur. Mutsuzluk, bir kelimedir, bir yorumdur, insanın icat ettiği görece bir kavramdır. Dünyaya insanla birlikte gelen bir düşüncedir. İnsan, kendine ait az mutluluğunun adını "mutsuzluk" koyarak hırs ve tutkuyla daha büyük mutluluklara gözünü diker, elindeki mutluluğu küçümsemeye başlarsa; gün gelir o az mutluluk da elinden uçar gider.
Ey insan!
Sen kendini, kendine malik [sahip] sayma. Çünkü sen kendini idare edemezsin.
O yük ağırdır; kendi başına muhafaza edemezsin, belalardan sakınıp levazımatını [sana lazım. olanları] yerine getiremezsin
Mal istersen kanaat yeter.
Evet, kanaat eden iktisat eder;
iktisat eden bereket bulur.
Şükrün mikyası [ölçüsü] kanaattir
ve iktisattır
ve rızadır
ve memnuniyettir.
Her yeni gün, kişiyi kabre bir adım daha yaklaştırır. Yavaşlatılmış, yıllara yayılmış cenaze törenini insan, yaşamak sayar. Her gün, insanın ömür binasından bir taş daha düşmektedir. Ruhun evi olan beden her gün biraz daha yıpranarak ölüme yanaşmaktadır. Ömür binasında taş kalmayınca yüz yüze gelecektir, o hep kaçtığı ölüm hakikatiyle insan.