Tüm kitap dostlarına hayırlı akşamlar dilerim. Bugün sizlere çok kıymetli bir kitaptan bahsedeceğim. Bu kitabı aslında üniversitedeyken bir hocam tavsiye etmişti. İyiki de tavsiyesine uyup okumuşum. Özellikle Türkçemizin zenginliklerinin ve tarihinin farkına varılması açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
Gelelim kitabın içeriğine, kitapta dilimizin kıymetli hazinelerinden olan deyimlerin ortaya çıkış hikayeleri anlatılmakta. Günlük hayatta çokça kullandığımız deyimler de var, daha önce hiç duymadıklarımız da. Kitabı okurken farkettim ki bir deyimin veya atasözünün geçmişini bilerek kullanmanın keyfi bir başkaymış.
Sizlerle kitapta özellikle beğendiğim “Eli Kulağında” deyiminin hikayesini paylaşmak isterim keyifli okumalar.
”İslamiyet yayılmaya başlayıp da müslümanların sayısı artınca, namaz için onları bir araya toplamak üzere ezan okunması kararlaştırılmış ve sesi güzel olduğu için de Habeşistanlı eski köle Hz. Bilal, bu vazifeye seçilmişti. Ne var ki Medine’deki müşrikler ve diğer dinlere mensup olanlardan bazı tahammülsüz insanlar, ezan okunurken sesi duyulmasın diye gürültü yapmaya, çocukları toplayıp Bilal-i Habeşi ile alay ettirmeye başlamışlardı. Bunun üzerine Hz. Bilal, ellerini kulaklarına tıkayarak ezan okumaya başladı. Bilahare müezzinler, ellerini kulaklarına tıkamayı bir tür Bilal-i Habeşi sünneti gibi gördüler ve ezanı öyle okudular.
Eskiden birisi yanındakine,
_ Ezan okundu mu, dediğinde, eğer vakit çok yakın ise,
_ Okunmadı ama (müezzinin) eli kulağında; dermiş.”