Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sahte TKP ve Maoculuğun Eleştirisi

"İki Süper" Oportünizm

Nurullah Ankut

"İki Süper" Oportünizm Sözleri ve Alıntıları

"İki Süper" Oportünizm sözleri ve alıntılarını, "İki Süper" Oportünizm kitap alıntılarını, "İki Süper" Oportünizm en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Kafanızı, insanlığın yarattığı hazineleri öğrenerek zenginleştirdiğiniz zaman ancak Sosyalist olabilirsiniz. "
Reklam
"Eksik gediklerimizi bize gösterenler, ÖZ DÜŞMANLARIMIZ bile olsalar, onlara en derin teşekkürlerimizi borçlu oluruz. Yanlışımızı göstermekle, manen veya maddeten ölmedikse, yanlışlarımızı düzeltmemize, olgunlaşmamıza, daha güçlü yaşamamıza yol açtıkları için, düşmanlarımız bize en büyük DOSTLUĞU yapmış demektirler. Uyarmak, uyandırılmak gücümüze gitmemeli. Acı da gelse hoşumuza gitmeli. Hekimlikte "ACILAR” iştah açıcı sayılırlar.”
Çünkü eleştiri; dövüşen, iş yapan adamın hakkıdır. Yatan adamın değil.
Burjuvazi ve ajanlarınca Kıvılcımlı'nın deli sayılması gayet doğaldır. Çünkü onlar için hayatta dava denen şey ceplerinin dolmasıdır. Yoksa insanın çıkarı olmadan, bir dava uğruna her şeyini (hayatını dahil) ortaya koyarak savaşması onların aklının alacağı bir davranış olamaz. Olsa olsa delilik olabilir.
Hikmet Kıvılcımlı kimdir?
1958 yılında Türkiye burjuvazisi kendi koyduğu kanunları çiğneyerek uydurma bir gerekçeyle Hikmet Kıvılcımlı yı ve Partisini tevkif ettirdi. Önce siyasi poliste sıkı bir soruşturmadan geçirtip, sonra İstanbul Harbiye'deki taş odalara teker teker kapattırdı. Burası çok pis ve Osmanlı devrinde Abdülaziz'in beygir ahırı olduğu söyleniyordu. Işığı kör
Reklam
Herkes cehaleti yok etmekten dem vuruyor. Bir ülkede okuryazarlık yoksa, o ülkede sosyalist toplum kurulamaz. Sovyet Hükümetinin bir genelge yayınlaması, Parti'nin belli bir slogan ortaya atması ya da en iyi emekçilerden bir kısmını bu iste görevlendirmek yeterli degildir. Genç kusagin kendisi yüklenmelidir bu görevi. Sosyalizm demek, Gençlik ve Gençlik Birliği'ne bağlı genç kadın ve erkekler bunu söyleye- cekler demektir: Bu bizim isimizdir. Birleyeceğiz, cehaleti yok etmek için kırsal bölgelere gideceğiz; böylelikle gençlerimiz arasında okuma-yazma bilmeyenler kalmayacak artık. Yeni olugan kusagin eylemlerini bu yöne aktarmasına çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi cahil, okuryazar olmayan Rusya'yı bir anda okur yazar bir ülke yapmak mümkün değildir. Ama eger Gençlik Birligi bu konuda çalışmaya başlarsa ve eğer bütün gençler herkesin çıkarları için çalışırsa, 400.000 genç Kadın ve erkek üyesi bulunan Birlik kendine bu adı vermek hakkını kazanacaktır.
Genel ve zorunlu eğitimin kabul edilmesi ve yeni okulların yapılması halkın hızlı bir kültürel ilerleme göstermesine yol açtı. Ülkede baştan başa çok sayıda okul yapıldı. İlk ve orta okullardaki öğrencilerin sayısı 1914 yılındaki 8 milyona karşılık, 1936-1937 öğrenim yılında 28 milyona vardı. Üniversite öğrencilerinin sayısı, aynı dönem içinde 112 binden 542 bine yükseldi. "Bu gerçek bir kültür devrimiydi. "Yığınların refah ve kültür düzeylerindeki yükselme, Sovyet devrimimizin gücünün ve yenilmezliğinin bir yansımasıydı. Geçmişteki devrimler yenilgiye uğradılar; çünkü halka özgürlük verirken halkın maddi ve kültürel durumunda ciddi bir düzelme sağlayamadılar. Başlıca zaafları işte buradaydı. Bizim devrimimizin bütün öteki devrimlerden farki, halkı yalnız Çarlıktan ve kapitalizmden kurtarmakla kal- mayarak, halkın refah ve kültür durumunda da köklü bir ilerleme sağlamış olmasıdır. Onun gücü ve yenilmezliği işte buradadır." Molsevik Partisi Tarihi, s. 400-401)
"Medeni ve ileri olan Avrupa'da bir hayli gelişkin makine sanayisi, zengin ve çeşitli kültürü ve kurumları ile, tarihi bir noktaya varılmıştır; bu noktada, proletaryanın gelişmesinden ve gitgide güçlenmesinden korkan hakim burjuvazi, geri, ölü ve Ortaçağ kalıntısı ne varsa hepsinin destekçisi durumundadır. Burjuvazi son günlerini yaşıyor ve çökmekte olan ücret köleliğini ayakta tutabilmek için günü geçmiş ve geçmekte olan güçlerle birleşiyor. "İleri Avrupa, geri olan her şeyi destekleyen bir burjuvazinin hakimiyeti altındadır. Günümüzün Avrupa'sı burjuvazi sayesinde değil, burjuvaziye rağmen ileridir; çünkü daha mutlu bir gelecek için dövüşen milyonlarca kişilik orduya katkısı olan yalnız proletaryadır. Yalnız proletarya, geriliğe, vahşete, imtiyaza, esarete ve insanın insan tarafından alçaltılmasına düşmanlığı korumakta ve yaymaktadır. "Ileri" Avrupa'da yegane ileri sınıf proletaryadır. Yaşayan burjuvaziye gelince, o, ölmekte olan kapitalist esaretini ayakta tutabilmek için vahşetin, zulmün ve cinayetin her türlüsüne baş vurmaya razıdır. "Bütün Avrupa burjuvazisinin çürüyüp çöküşüne, Asya'da vurguncuların ve kapitalist dolandırıcıların bencil çikarları uğrunda irticaya sağladığı destekten daha çarpıcı bir örnek kolay kolay gösterilemez.” (Lenin, a.g.e., s. 93-94)
"Bireyler için doğru olan sey, oranlar korunmak koşuluyla, siyaset için de, partiler için de doğrudur. Akıllı adam, yanliş yapmayan adam değildir. Böylesi yoktur ve olamaz. Akıllı adam odur ki, pek ağır olmayan yanlışlar yapar ve onları kolayca ve çabuk düzeltir." (Lenin, Sol Komünizm Çocukluk Hastalığı, s. 27) insanlar da, örgütler de hatalarından arınarak gelişirler ve güçlenirler. Hatalardan arınmanın en sağlıklı yolu ise eleştiri silahının acımasızca kullanılmasıdır. Demek ki insanlar arasında da, örgütler ya da partiler arasında da yoldaşça dayanışmanın ilk koşulu eleştiri silahını karşılıklı olarak çekinmeden kullanmaktır. Bu tutum Enternasyonalizmle çelişmez, tam tersine Enternas- yonalizm bunu gerektirir.
Reklam
Bir partinin gerçekten emekçilerin politik partisi olup olmadığı yalnızca emekçilerin üyeliğine değil, fakat bu partiyi yönetenlere ve söz konusu partinin eylemlerinin ve politik taktiklerinin neler olduğuna bağlıdır.
+1
Hepimiz, Babil artığı Türkiye'nin solucanlaşmış küçükburjuva bataklığında yetişmiş insanlarıyız. Yedi bin yıl, Firavunlara, Nemrutlara, padişahlara kulluk etmiş, görünür görünmez tanrılara tapınmışız. Yüz yıldan beri sırasıyla İngiliz, Fransız, Alman ve Amerika'nın yarısömürgesi olmaktan kurtulamamışız. Tanzimat'tan bu yana bilim de, teknik de, insanlık da, hürriyet de, demokrasi de yalnız Batı'da var deyip onları taklide özenmişiz. Altlık duygusu öylesine içimizin içine yer etmiş ki; bugün Bilimcil Sosyalist de olmaya kalksak bu gelenekçil "köle huyundan ve kör itaatten" vazgeçip, omuzlarımızın üstündeki başımızı kullanmaya cesaret edemiyoruz. En büyük iki sosyalist ülkeden birinin bugünkü siyasi çizgisi önünde yamyassı olup secdeye kapanmaktan daha âlâ sosyalist olunamayacağına inanıyoruz. Demek ki sosyal gerçekliğimiz bu olunca, bizim gibi Antika-Modern kırması geri ülkelerde; Bilimcil Sosyalist de geçinse, başkaları önünde tapınmaya hazır yığınla küçükburjuva "beyinsiz işgüzar" bulunabiliyor. Böyle oldukları için onlara (Iki Süper Oportunizme) kızmak sövüp saymak neyi halleder? Usta'nın söylediği gibi öfke, siyasi mücadelede her zaman sahibine zarar getirir.
Kıvılcımlı'nın Eyüp konuşmasının bir bölümü
Eskiden padişah emrederdi; halk onun fermanına boynumuz kıldan ince derdi. Bugün diyorlar ki: "Sen bana oyunu verdin. Kendi oyunla, senin emrinle iktidara geçtim. Eh, ne yapalım, pahalılık oldu ise, kabahatli yine sensin. Getirmeseydin bizi iktidara." Adeta bu duruma getiriyorlar milleti. "Pahalılığı yapan sizmişsiniz vatandaşlar! Sizin aklınızdan geçiyor mu böyle bir şey? Hiçbir vatandaş elindeki parasının yarı yarıya düşmesini ister mi? Hiç bir vatandaş; 100 kuruşa aldığı mal, illa 200 kuruş olsun diye çabalar mı? Ama neticede öyle bir mekanizma kurulmuş ki, öyle bir siyasi, iktisadi Ali-Cengiz oyunu dönüyor ki... En sonunda gene biz kabahatli çıkıyoruz, vatandaş kabahatli çıkıyor. "Oy verdin, ben de yaptım." diyorlar.
Kıvılcımlı'nın inancından ve davaya bağlılığından kaynaklanan bu kahramanca direnişi karşısında çaresiz kalan polis şefi, sonunda yenilmeyi kabul etmek zorunda kalmış ve karşılaştığı bu yürekli davranış karşısında ister istemez duyduğu saygıyı şu sözlerle belirtmekten kendini alamamıştır: "Ulan Doktor yolun yol değil ama gerçekten yiğit adammışsın."
Antisovyet Propagandası yapanlara ithafen
Bakın utanmadan nasıl yazıyorlar: “Dünya'da olsun, yurdumuzda olsun Amerika'nın borusu eskisi gibi ötmüyor. Her yere ve her şeye burnunu sokan Rusya ise yurdumuza hızla giriyor” (Halkın Sesi, Özel Sayı 7) Türkiye gibi ABD ve AET şirketleriyle ekonomisi talan, halkı sağmal edilmiş; 34 milyon m2 toprağı ABD'ye üs diye satılmış (bu yüzlerce üs atom silahlarıyla doldurulmuş), ordusunun başı NATO ile bağlanmış, velhasıl tam anlamıyla yarısömürgeleştirilmiş bir ülkede “Amerika'nın borusu eskisi gibi ötmüyor’muş. Asıl tehlike “Rusya" imiş. Bu açıkça yurdumuzda Amerikan Emperyalizminin yükünü yarı yarıya da değil onda bire indirmek değil de nedir? Açıkça Amerikan Emperyalizmini gizlemek değil midir?
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.