Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Milli Birlik Komitesi’ne İki Açık Mektup

İkinci Kuvayimilliyeciliğimiz

Hikmet Kıvılcımlı

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Batı medeniyetleri tarafından zincire vurulmak istenen Türk milletinin eşkıyaları bile dağdan inip işgalcilere karşı koydular. Her bölgede kendiliğinden “Müdafaayı Hukuk”, “Reddi İlhak” hareketleri doğdu. Alaşehir, Erzurum, Sivas Kongreleri toplandı. Tek tük şahıslar bir yana, parti olarak ne İtilâfçılar, ne İttihatçılar millete güvenemediler. İtilâfçılar Mustafa Kemal’in vücudunu, İttihatçılar ruhunu tevkif etmeye çabaladılar.
Reklam
Yalnız en tipik birkaç noktayı hatırlayalım: İkinci Meşrutiyet devrimcilerini Osmanlı derebeyi artıklarının kucağına düşürmek için Batılı devletler, kapitülasyonlar manivelâsıyla İttihatçıların başlarına açtıkları siyasi gailelerden faydalandılar. Birinci Cumhuriyet devrimcilerimize siyasi basınç [baskı] oyunu oynayamayan aynı devletler, iktisadi hulûl (Girme, dâhil olma, içine gizlice giriş. Birinin veya birkaç kimsenin sevgi ya da güvenini kazanmak, içlerine onlardan görünüp girmek.) politikası yoluna gireceklerdi. Bunu en feci şekilde belirten jest, Lozan Antlaşması’nda kapitülâsyonların kaldırıldığı gün, Lord Curzon tarafından yapılmıştır. Lord, salondan çıkarken koluna girdiği İsmet Paşa’ya: - “Mutlak istiklâl için boşuna uğraştınız. Bu (baş ve şahadet parmaklarını birbirine sürtüp göz kırparak) para bizde oldukça er geç kucağımıza düşecek değil misiniz?” demişti. Bugün, Birinci Cumhuriyet partilerinin sonuçlarına bakarken ister istemez o jest gözümüzde büyüyor. Ve İkinci Meşrutiyet devrinin meşhur partileriyle Birinci Cumhuriyet devrinin meşhur partileri arasındaki kader benzerlikleri bu açıdan insanı şaşırtıyor: Meşrutiyetin “İttihat ve Terakki Fırkası” Birinci Cumhuriyetin Cumhuriyet Halk Partisi’dir; Meşrutiyetin “Hürriyet ve İtilâf Fırkası” da Demokrat Parti’dir.
Bir türlü kavratılamayan gerçek!
“Şimdiye kadar memlekette teşekkül etmiş meclisler daima seçkinler sınıfından teşekkül etmiş meclislerdi. Halktan kimse gelmiyordu. Efendiler, memleket demek o memleketin iktisadiyatı demektir. Hiçbir zaman o memleketin yalan yanlış politikacıları demek değildir. Fakat o memleketi sapanıyla, elinde mübarek çekiciyle çalışan demircisi, çiftçisi temsil eder. Ve memleket onların birleşmesinden oluşur. Memleket mânâsı onlarda içkindir. Ve o tabaka iktidara gelmedikçe bu memleketin mukadderatını doğrudan doğruya eline almadıkça, kısacası, doğru yürümesine imkân yoktur.”
Demokrat Parti’nin Türkiye’ye Demokrasi, yani Türkiye halkına daha rahat bir yaşama getirmeyeceği doğuşundan belliydi. Çünkü onu karnında büyütüp, nice umutlarla doğuran CHP ile iki usta cambaz gibi siyaset ipini karşılıklı paylaştıkları vakit ne oldukları anlaşılmıştı: “İki Ana” Parti (başka hiçbir parti doğar doğmaz böyle Ana sayılamamıştı) arasındaki bütün dövüş: kar paylaşımı uğruna kopuyordu. CHP kârı 25 kişiye yedirmişti; DP 400 kişiye üleştirmek istiyordu. Millete düşen, sanki ölümlerden ölüm beğenmekti: 25 kişi mi yiyecek, 400 kişi mi?.. Oyunu DP’ye verdi. Bir de ne görüyorsunuz? DP iktidarıyla birlikte: “kar 25 kişinin değil, neredeyse 2 buçuk kişinin, yani 3 kişinin milyoner olmasına yaradı.
Cesaret Vatanı
“Korku, hiçbir hastalığa ilaç değildir. Tersine, her illetin başı korkudur. Vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense, ölmek daha iyidir.”
Reklam
Meşrutiyette (başka birçok partiler gibi) Hürriyet ve İtilâf Fırkası, İttihat ve Terakkiden çıkmıştı. Birinci Cumhuriyetin (Millet Partisi gibi) Demokrat Partisi de CHP’den çıktı. Ve birbirinden çıkmış olmayan partiler sistematikman yaşatılmadı. DP, İtilâfçılar derecesinde ihanete sürüklendi. Ama CHP de, cumhuriyet devrimlerini baltalamakla bu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.