Ölüm gibi hızlı koşuyor bu atlar
Su gibi güzel
Göğün tavlasından beğenilmişler
Şimşeklerle taranmış saçları
Bulutlarla silinmişler
Atla sırtına o güzel akan şeylerin
Kim olduğumu Çıkarmaya çalışıyorum
Doldurulmuş bir kuş mu, Bir ağaç mı Bir mezar mı?
Okla mı vurdular beni yukarda
Kayalara mı oturdu teknem
Yaz mı kuruttu gövde mi Ayaz mı?
Niçin mırıldanıp duruyorum rüzgârda
Kime duyurmak için Hangi yolcuya hangi yıldıza
Adlarını batan şehirlerin Katledilen habercilerin?
Kalabalıkta
İlk çığlığı atacakmış gibi
Bağrını açık tutan
Ama hiç ses çıkarmayan ermiş
Hangi dağın içinde tutuyorsun sesini
Kurtların vaşakların sırtını okşayarak,
.....
Kalk artık, kalk haykır
Gemiye koş, tayfanı topla.
Bir demir kapıyım ben
Gelip geçersen zihnimden
Rezelerimden kopar da
Koşarım peşinden
Adsız bir tepeyim ben
Gelip geçersen düşümden
Tozu dumana katar
Eserim peşinden
Eski bir köprüyüm ben
Gelip geçersen üstümden
Çöker de yüzükoyun
Akarım peşimden
İzbe bir ormanım ben
Gelip girersen bağrıma
Ateş alır da özümü
Yakarım peşinden