Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hint, Çin, Yunan

İlkçağ Felsefesi

H. J. Störig

İlkçağ Felsefesi Gönderileri

İlkçağ Felsefesi kitaplarını, İlkçağ Felsefesi sözleri ve alıntılarını, İlkçağ Felsefesi yazarlarını, İlkçağ Felsefesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
305 syf.
7/10 puan verdi
Çin,Hint ve Antik Yunan İlk Çağ Felsefesi
Birçok alıntı paylaştığım ve severek okuduğum bir eser oldu diyebilirim. İlk Çağ, Çin, Hint ve Yunan felsefelerini kronolojik bir biçimde irdeliyor yazar. Bu şekilde ilerlediği için bölüm bölüm benzerlikler ve farklılıklar ile alakalı olarak bağdaştırma yapabiliyorsunuz. Bu da, görüşlerin aklınızda kalmasını ve daha iyi oturmasını sağlıyor. Benim en çok hoşuma giden bölüm Antik Yunan Felsefesi bölümü oldu. Bu çağa ait bilgim daha önce vardı fakat Çin ve Hint İlk Çağ felsefesine dair pek bir bilgim yoktu. Bu iki felsefenin basitliği ve insanı temele alan anlayışı çok hoşuma gitti. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
İlkçağ Felsefesi
İlkçağ FelsefesiH. J. Störig · Yol Yayınları · 201576 okunma
Stoacılığın Ana Odağı
“Bunun için, insanın en başta gelen görevi kendi kendisine karşı savaşmaktır, nefis mücadelesidir. Yüce erdeme ise insan ancak, kendi nefsini körletirse, ruhunu her türlü tutkudan, isteklerden tümüyle temizler, kurtarırsa erişebilir. Bu duruma Stoacılar isteksizlik, «apat- heia» derler. (Bir psikoloji terimi olan «apathy»nin kökeni buradadır.) Bu aşamaya erişmiş olan kişi ise ermiştir. Özgür olan yalnız odur. O gerekli olan neyse onu bilir ve yapar. Yalnız o kişi zengin, doğru, erdemli ve mutlu sayılabilir. Ve o kişi dışarıda olan şeylerden bağımsızdır ve bir imparator gibi başına buyruktur. Bütün öteki insanlar - ki bunlar çoğunluktadır - çılgınlardır. Buraya kadar açıklanan düşünceler gerçekte Siniklerin düşünceleridir. Stoacılar bunları geliştirmeye çalışarak - ki burada daha çok Romalıların etkisi görülür - bir insanın uyum ve huzur içinde yaşayabilmesi için, sorumluluklarını bilmesi ve görevlerini yerine getirmesi gerektiğini ve bunun erişilmeye değer yüce bir amaç olduğunu belirtmişlerdir.”
Reklam
Stoacılar
“Yaşam, sağlık, varlık, onur ve bunun gibi başkalarına sevinç ya da kıvanç veren şeyler ve yaşlılık, hastalık, ölüm, yoksulluk, kölelik ve onurunu yitirme gibi başkalarına üzüntü ve korku veren şeyler bir Stoacının gözünde ne iyidir ne de kötüdür, önemsizdir.”
Marcus Aurelius
“Daha 12 yaşındayken Stoacılığın ilkelerini benimsemiş olan İmparator Mark Aurel, bunlara yalnız özel yaşamında değil, bir devlet adamı olarak yaptığı işlerde ve davranışlarında da bağlı kalmış, bütün yaşamı boyunca uymuştur. Yüreklilik, serinkanlılık, sorumluluk taşıma gibi Stoacı erdemler onda en güçlü bir biçimde ve görkemli bir imparator kişiliğinde gerçeğe dönüşmüştür. Bu kadar büyük bir gücü elinde tutup da nefsine bu kadar hakim olabilen bir kişinin eşine tarihte bir daha rastlanmamıştır “Asya Avrupa - dünyanın bir köşesi; koca okyanus evrende bir damla; Athos (Yunanistan'da bir dağ) yeryüzünde küçücük bir nokta; ve şimdiki zaman sonsuzluktan bir an.” Bir imparotor bunları söyleyebilmişse oldukça yüksek bir yerlere gelebilmiş demektir.”
Sinikler
“Sinik öğretide her şey çok kolay ve açıktır. Scho- penhauer'de de görülen "insanın neye sahip olduğu değil, ne olduğu önemlidir" ya da "dışa değil içe bakılır" düşüncesini daha o zamanlar ortaya atmışlardır.Siniklerin en ünlüsü Büyük İskender'in çağdaşı olan Sinoplu Diyojen'dir (Diogenes). Anlatıldığına göre, dünya fatihi Büyük İskender ona "Dilebenden ne dilersin?" diye sorunca, o da "Gölge et- me!" (Gölge etme başka ihsan istemem!) diye karşılık vermiş. Bunun üzerine Büyük İskender, "İskender olmasaydım Diyojen olmak isterdim." demiş.”
Paradokslar
“Bu okul bir dizi keskin mantıkçı yetiştirmiştir. Bunlardan biri Stoacı Zenon'a şu soruyu soruyor: "Babanı tokatlamayı bıraktın mı?" Bu öyle bir sorudur ki, "evet" demek de "hayır" demek de çok ayıptır. Bir başkası «yalancı paradoks«»nu (açmazını) bulmuştur. "Ben yalan söylerim dersem doğruyu söyler miyim?" Bugün bu paradoks şu biçimiyle bilinir: "Bir Giritli bütün Giritliler yalancıdır dedi!”
Reklam
Lise kelimesinin kökeni
“Sonradan Büyük İskender diye anılacak olan bu öğrencisi başa geçince, Aristo da Atina'ya geri döndü, ve burada Lykeion (Lyceum, Lycée, Lise) adında bir okul açtı. Atina'da çok kapsamlı ve geniş tutulmuş bir araştırma, inceleme ve eğitim çalışmasına başladı.”
Soma Sema
“Platon'un şu özlü deyişine göre: «soma, sema» - beden (ruhun) mezarıdır.” Soma Sema
Sayfa 174
Dejavu - Platon
Ölümsüz insan ruhunun (aklının) ne başı ne de sonu vardır, ve bu bakımdan o, özde evren ruhuna (aklına) benzemektedir. Bir şey anlayabilmek demek, ruhun geçmişte büründüğü biçimlerin ve karşılaştığı durumların yeniden anımsanması demektir.
Sayfa 173
Sofistlerin Retoriği
“Günümüze doğrudan doğruya Sofistlerden gelen pek az belge kalmış olduğu için daha şimdiden yazılarından burada alıntı yapmak istediğimiz Platon, bir Sofistin konuşma sanatı (hitabet, Rhetorik) üzerine görüşlerini bize şöyle aktarıyor: "Bir kişi güzel konuşarak, mahkemede yargıçlara, seçkinlerin meclislerinde seçkinlere, halk toplulukları önünde halka görüşlerini aşılayabiliyor, başkalarını yönlendirebiliyorsa ... ve bu güç eğer senin eline geçmişse, o zaman hekim senin uşağın olur, silah öğretmenin senin uşağın olur, ödünç para aldığın tefeci bile başkalarının parasını kendisine ayırmaz da sana ayırır, çünkü sen konuşmasını ve halka sözünü dinletmesini bilen kimsesin.”
Sayfa 167
Reklam
Empedokles
“Güneşe benzemeseydi göz,Görür müydü gün ışığını hiç!”
Sayfa 157
Ben Kendi Kendimi Aradım
“Ben kendi kendimi aradım", diyerek kendisinden övünerek söz eden Heraklit, kendisinden önceki düşünürler gibi yalnız insanın derinliklerini araştırmakla kalmamış, insanı ve insan davranışlarını varoluşun derin anlamı içindeki yerine oturtmaya da çalışmıştır.
Sayfa 156
Heraklitos-2
Sağlığı değerli yapan hastalıktır, kötülükle ölçüldüğünde iyiliğin değeri anlaşılır, açlık çekilirse doymanın ne olduğu bilinir, yorgunluk olmadan dinlenmenin tadına varılamaz.”
Sayfa 154
Heraklitos-1
“Çatıştıkça, ayrılmaya çalıştıkça daha derin bir anlamda birleştiklerini, bir yaylı çalgının yayıyla telleri gibi uyum içinde bütünleştiklerini anlayamıyorlar." Bunun için her türlü savaşa bir son verip, sonsuz barışı kurmayı özleyenlerin çabaları gerçeğin özünü göremeyen boş çabalardır.”
Sayfa 154
Pisagor ve Kozmos
“Evreni (kainat) belirtebilmek için «kozmos» kavramını da ilk kez ortaya atan Pisagor'a göre koz- mos’un uyumu (armonisi), büyük küçük her şeyin sayılara dayanan ilişkilerle düzenlenmiş olmasına bağlıdır. Bu uyumun varlığı müzikte açıkça görülür. Yine onun, seslerin bir uyum ve tartım içinde sıralanışının sayılarla olan ilişkisini, titreşen çalgı tellerinin uzunluğu olarak gösteren ilk kişi olduğu bilinir.”
Sayfa 144
256 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.