Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarih Devrim Sosyalizm Işığında - Bütün Eserleri:52

İlkel Sosyalizmden Kapitalizme Son Geçiş Japonya

Hikmet Kıvılcımlı

İlkel Sosyalizmden Kapitalizme Son Geçiş Japonya Gönderileri

İlkel Sosyalizmden Kapitalizme Son Geçiş Japonya kitaplarını, İlkel Sosyalizmden Kapitalizme Son Geçiş Japonya sözleri ve alıntılarını, İlkel Sosyalizmden Kapitalizme Son Geçiş Japonya yazarlarını, İlkel Sosyalizmden Kapitalizme Son Geçiş Japonya yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Batı Avrupa insanları, Barbarlıktan kurtulup da Antika Medeniyet yıkıntıları üzerinde Modern Kapitalizmi kurdular kuralı; Avrupa'nın coğrafya ve Tarih Üretici Güçleri bakımından belirlendikleri bölgelerde yaşayan (Ekonomi-dil-zihniyet) birlikli kümeleşmelere Millet adını verdiler. Kapitalizmden önceki toplumlarda en geniş birlik Ümmet idi: Hangi Ekonomi - Dil - Zihniyetten olursa olsun, aynı inancı benimseyen toplum insanlarına ümmet deniyordu. Kapitalizm ilk defa Avrupa'da, aynı Hristiyan inancını benimsedikleri halde, Ekonomi - Dil - Zihniyet bakımından farklı toplulukları, ayrı milletlere böldü. Demek, bir ülkede Millet'ten konu açmak; orada Kapitalizmin geliştiğini gösterir. Kapitalizm bulunmayan bir yerde millet aramak saçmalıktır... Gelin görün ki, batı bilginleri, kapitalist bilginleri oldukları ve kafa yapıları millet kavramı ile doygun bulunduğu için, değil dünkü Ortaçağ'da, Medeniyet öncesinde bile "Millet" aramaktan ve bulmaktan hoşlanırlar. Japon Tarihini mi yokluyorlar? Onlar için en önemli konu; Japonya'da hangi milletin bulunduğunu seçmektir. Japon Milletinin 1868 yılından sonra oluştuğunu unuturlar. 1868 yılından önce Japonya'ya has bir millet bulamayınca kalkarlar "Irk" peşine düşerler. Japon Toplumunun yapısını bir yana atıp, hangi ırktan geldiğine saplanırlar. O yüzden her milletin Tarihöncesi gibi, Japonya'nın Tarihöncesi de, bulmacalaşır.
Hikmet Kıvılcımlı'nın Tarih Tezi, Barbarlığın (Sınıfsız Toplumun), bu Tarihsel Devrimlerde, daha doğrusu insanlığın gelişim sürecinde, nasıl bir rol oynadığını ve insanlığın, sınıflı toplum bataklığında çürüyüp tümden yok olmasını nasıl engellediğini gözler önüne serer.
Reklam
Bezirgan sınıfı, Japonya'da doğmuş ve ekonomi temeline el atmıştı. Ondan sonra Japon toplumunun bütün üst yapısı: Sosyal sınıfları-aile teşkilatı-politikası-ahlakı-dini-edebiyatı o sınıfın eğilimlerine göre yönelecekti.
Tefecilik, İlkel Sosyalizmin kanseridir. Ona tutulan bir toplum er geç şu iki sosyal sonuca varırdı. 1- Hür üretmenlerin züğürtleşmesi; 2- Üretmen olamayan aracıların türeyip zenginleşmesi.
Şu var ki, 17. Yüzyıl Japon toplumuyla, Batı kapitalizmi (tıpkı Osmanlı Toplumu gibi) gerek ekonomik ve gerek sosyal bakımdan tam: "Kırk yıl bir kazanda kaynasalar, çervişi çervişine karışmayacak" denilen tipte iki ayrı ve zıt dünya idi
Antika Medeniyetin Japonya'da bir türlü gereken sınıflandırması soysuzlaşmasına uğratamadığı ilkel sosyalizm kalıntısı bir toplumun dolu ateşli silah gibi üstün başarılı teknik harikalarıyla kendini dayatmaya kalkmış ve sınıf çatışmalı soysuzlaşmayı din kılığında sokmaya çalışmış Modern Kapitalizme karşı kendini her silahla savunması idi.
Reklam
Haddine mi düşmüş, bütün bir milletin kendisine temel yaptığı kişi mülkiyetini herhangi bir savaş kabadayısı bir vuruşta herkesin elinden alıp kendi adamlarına dağıtabilsin? Burada, dağıtabiliyor.
60 yıl gibi kısa bir süre içinde, Japon toplum toprakları, Osmanlı dirlik düzeninde görülen dirlikçilerin derebeylikleşmesine uğramıştır. Osmanlıda dirlikçilere "sahib-ül arz" deniyordu. Gerçekte bütün yetkileri toprak gelirini toplayıp, savaş zamanı hizmete koşmaktı. Osmanlı dirlikçilerinin başında bir tek efendi vardı: Padişah. Din ve dünya yetkisi: Saltanat ve hilafet padişahındı. Bu kadar muazzam ölçüde merkezileşmiş idarede bile dirlikler, "sepetlenmek" sonucuna vardı. Japonya'nın dirlikçileri: Buşiler idi. Yukarıda anlatılanlara göre Buşilerin üstünde Jitolar, onların da üstünde Şugolar olacaktı. Osmanlı ile kıyaslarsak: Jitoları "beyler" (miran); Şugoları "beylerbeyi" (mirmiran)ler sayabiliriz. Japonya'da hepsinin üstünde bir çeşit bağımsız ve laik kumandan Şogun bulunuyordu. Şogun'u sadrazama benzetebiliriz. Ana konularda Şogun, Tenno'nun tasvibini alır. Şugo ve Jitolarla, (kan teşkilatları dışında), ilk idare taksimat taslağını yapmak için Şugon Tenno'dan izin alması gerekiyordu. Çünkü, laik yürütüm işlerinde, sadrazamdan çok daha bağımsızdır. Tenno, bir bakıma padişahtır. Bildiğimiz halife gibi, ruhların padişahıdır. Dünya saltanatını kendi rızasıyla, Şoguna bırakmış gibidir. Daha doğrusu bırakmış değil bırakmak zorun da kalmıştır. Her yüzyılda bir, laik idareyi ele geçirmek için ileri atılmak zorunda kalır.
Japonya'nın geniş memleket insanlığı, ilkel sosyalizm çağının ekonomik ve sosyal şartları içinde yaşıyordu. Bir avuç üst tabakanın Asya kara kıtasının savaş tekniğini benimsemeye çalışarak, antika bezirgan medeniyet siyasetini, Çin yazısını, dilini, Çin anayasası ve kanunlarını, bir çeşit sosyal politika demek olan Hint Budizm'ini Japonya'ya aktarmaları: Japonya'da bezirgan medeniyetinin doğuşunu derinlere indiremedi. Kabuğun kabuğu üstünde bir debelenme haline getirdi. Türkiye'nin son 2-3 yüzyıldır bütün "değişiklik" çabaları, nasıl hep "batılılaşmak" lafının açıkladığı gibi dışarıdan taklitçilik olmuşsa; Japonya'nın 1208 yıllık bütün "medenileşme" çabaları hep bir başka çeşit "batılılaşmak" oldu.
Dünyanın bütün öteki barbarları; hep içine düşürüldükleri medeniyet denizinde boğuldular.
21 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.