Gözlerini çevirdiği her yerde ölümün izlerini gören bir hasta için yaşama bakmak, neşeli renklerini tozlu bir tabakanın arkasına gizlemiş bir tabloya bakmak gibiydi; artık o an yanağını koyduğu yastık, yastığın üzerinden gördüğü eşya, eşyanın zamanı önemsemeyen durağanlığı, ona, hatıralara ait bir durak olarak görünürdü.