İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar

Önder Kaya

İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar Gönderileri

İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar kitaplarını, İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar sözleri ve alıntılarını, İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar yazarlarını, İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Anadolu Selçuklu egemenliği zamanında zımmi statüsünde yer alan gayrimüslimlere görece iyi bir şekilde muamele edildiği bilinir.
Cizye uygulamasının kökenlerinin Roma, Bizans ve Sasani devletleri zamanına kadar çıktığı da unutulmamalıdır. Dolayısıyla cizye, uluslararası hukukta eski zamanlardan beri bilinen bir uygulamadır.
Reklam
İslam hukukçuları zımmilerin kamu hizmetinde çalıştırmalarında bir sakınca görmemiştir. Devlet başkanlığı, ordu komutanlığı ve hakimlik gibi en yüksek derecedeki siyasi görevler hariç, gayrimüslimler herhangi bir idari göreve tayin edilebilir ve kendilerine Müslüman memurların maaşlarına eşdeğer ödeme yapılırdı. Bakan olarak atanmaları da meşru görülmüştür. Yeri gelmişken belirtmekte fayda var ki Hz. Muhammed zamanında gayrimüslimlerin devlet görevlerinde istihdam edildiklerine dair somut bir veri bulunmamaktadır. Ancak zaman zaman zımmilerin tecrübelerinden geçici de olsa faydalanma yoluna gidilmiştir. Hz. Ömer zamanında binlerce gayrimüslim maliyede ve diğer bazı devlet görevlerinde istihdam edilmişlerdir. Abbasiler zamanında ise bir kısmı ihtida etmiş, bir kısmı inancını aynen korumuş bazı kişiler vezirliğe kadar yükselmiştir.
Gayrimüslimler aralarında müşrikler ve ehl-i kitap olanlar şeklinde iki zümreye ayrılırlar. Bir de bu iki ayrım arasında kendilerine kitap indirilip indirilmediğinden şüphe duyulan birkaç unsur daha vardır. Ehl-i kitap kavramı, kendilerine Allah tarafından peygamber ve kutsal kitap gönderildiğine inanılan dini topluluklara verilir ki bunlar Hıristiyanlar ve Yahudilerdir. Ancak zamanla birtakım hukuki muamelat gereği bu hususun dışında kalan Sabiiler ve Mecusiler de bazı ulema tarafından Ehl-i kitap zümresine dahil edilmişlerdir. Bu kavram döneme göre daha da genişleyen bir içeriğe kavuşmuş ve sonuç olarak Sabii ve Mecusilerin yanı sıra Samiriler, Budistler, Hindistan ve Çin'de yaşayan çeşitli din ve mezhep mensuplarını da kapsar hale gelmiştir.
İslam hukukunda Müslim ile gayrimüslimin eşitliği diye bir durum söz konusu değildir. Son din olan İslam, kendisini ilahi vahyin nihai ve gerçek halkası olarak kabul eder.
30 Mart 1492'de Elhamra Sarayı'nda yayınlanan bir emirle İspanya'da yaşayan Yahudilere İspanya'yı terk etme ya da Hıristiyan inancına geçme seçenekleri arasında bir karara varma emri dayatılacaktır. Sonrasında İspanya topraklarında gerek Yahudi ve gerekse de Müslümanlar açısından zor bir dönem başlar. İspanya'da kalan Yahudi ve Müslümanlar "Morisko" olarak adlandırılacak ve Katolik inancı benimsemeye zorlanacaklardır. Bu amaçla da sıkı bir kontrole tabi tutulurlar. Arap ve Yahudi dillerinin konuşulması, bu kültürlere özgü elbiselerin giyilmesi, kına yakılması, bu kültüre özgü isimlerin çocuklara verilmesi, şarkıların söylenmesi, dinsel günlerde oruç tutulması yasaklanacaktır. Hatta pek çok Katolik, komşuları olan Müslüman kökenli Moriskoları Ramazan ayında yemeğe davet edecek bu ve benzeri davetlere icabet etmeyenler yargılanarak cezalandırılacaklardır.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
Türkler de ticaretin gereklerini ye­rine getirmenin hayli uzağındadır. Edmondo de Am icis bu durumu şu kelimelerle dile getirir: "Rum tüccar, biraz daha azametli bir tavırla seslenir; aynı derecede hilekar ama daha mütevazı görünen Ermeni, mübalağalı bir hürmetle sizi celbetmek ister; Yahudi, satacağı şeyleri kulağınıza fısıldar; dükkanının eşiğinde bir mindere bağdaş kurarak oturan Türk ise ancak gözleri ile davet eder ve işi kadere bırakır
İstanbul Yahudileri arasında yaygın olan Ladino lisa­nındaki bir atasözü şöyle der: "Turko no aharva cidio, ma si ahar­ vo?" (Türk Ya h udi'ye vurmaz ama ya vurursa?)
ekende yok biçende yok yemede ortak osmanlı
Yeri gelmişken belirtmekte fayda var ki Osmanlı İmparatorlu­ğu zamanında gayrimüslimleri kitlesel olarak zorla din değiştirmeye zorlama gibi bir husus, devşirme sistemi bir tarafa bırakılırsa görül­memiştir. Bunda Kur' an' daki açık hükümler bir yana, maddi menfa­atlerin de etkili olduğu söylenebilir. Zira Osmanlıların Balkanlarda yaşayan gayrimüslimleri zorla Müslümanlaştırması demek cizye, haraç ve diğer bazı vergilerden feragat edilmesi anlamına geliyordu. Bunu açık bir örnekle ifade edecek olursak 16. yüzyılda kayda geçen yaklaşık 900.000 Hıristiyan'ın imparatorluğa ödediği vergi 2800 kilo altına denk geliyordu
31 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.