İnsan İnsana kitaplarını, İnsan İnsana sözleri ve alıntılarını, İnsan İnsana yazarlarını, İnsan İnsana yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"..Kalkınmanın olabilmesi için, toplumdaki bireylerin, eğitimi ve refahı, gösterişli ve masraflı düğün göreneklerinden ve hiçbir şey yapmadan boş oturmaktan daha üstün tutmaları gerekir."
Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün
Gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada,
Kendin olarak kalabilmek,
Dünyanın en zor savaşını vermek demektir.
Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez!..
(E.E.CUMMINGS)
Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,
Kınama ve ayıplamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse,
Kavga etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,
Sıkılıp, utanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse,
Kendini suçlamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse,
Sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse
Kendine güven duymayı öğrenir.
Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse,
Takdir etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse,
Adil olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse,
İnançlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse,
Kendini sevmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,
Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.
Dokunma, bir insana en kısa yoldan "Sen benim için önemlisin, seni yalnız bırakmayacağım," mesajını verir. Hiçbir söz, bu mesajı, dokunma kadar etkili olarak ifade edemez.
"Bir insana dünyanın en dayanılmaz işkencesini yapmak isterseniz, onu 'umursamama'nın baskın olduğu sosyal bir ortama koyun,"En acı ve ızdırap verici bedensel işkence bile, umursamamaya yeğlenir, çünkü bedensel işkenceyi yapan, işkence yaptığı 'kişinin varlığını' kabul etmiş olmaktadır."
Watzlawick ve arkadaşları, çocuklarda ve yetişkinlerde gözlenen çoğu ruhsal sorunların, sosyal ortamdaki etkileşimde bulunan reddetme ve umursamama davranışından geldiğini kanıtlamaya ayırmışlardır. Onlara göre, iletişimdeki "reddetme" davranışının yarattığı zarar, "umursamama"nın yarattığı kadar fazla değildir. Umursamama, psikolojik bakımdan en zehirli, en öldürücü ortamı yaratır.
Gücü elinde bulunduran otorite emir vererek, toplumsal soruna bir çözüm getireceğine inanabilir. Ancak iletişim kurmadan ortaya atılan ve zorla kabul ettirilen bu tür "çözüm" biçimlerinin ömrü, emri veren iktidarın ömrü kadar olur; iktidar değişince, yeni otorite eski emri ortadan kaldırır ve çoğu kere, öncekine taban tabana zıt, yeni emirler verir. Zamanla sürtüşmeler çoğalır, bu tür keyfi emirler daha derin toplumsal bu oranlara yol açar. Türk eğitim, ekonomi ve yönetim tarihi, bu tür keyfi "emir" örnekleriyle doludur.
Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam ver.
Taşlara, kuşlara,
Atlara, otlara,
İnsanlara selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığa,
Bir kısmı seni de sarsın.
(Üstün Dökmen)
Din öğesinin ağır bastığı geleneksel otoriter kültür, demokratik bir toplumun temelinde yatan iletişim becerilerini içermez. Demokratik yaşam, yeni iletişim becerilerini öğrenmeyi zorunlu kılar. İletişim becerileri boşlukta oluşmaz; yeni bir dünya ve yaşam anlayışı içinde doğar ve gelişir.
Seni diğerlerinden farksız yapmaya
bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, “Kendin Olarak Kalabilmek” dünyanın en zor savaşını vermek demektir...