Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tesettür-i Şer'i

İslam'da Tesettür

İskilipli Mehmed Âtıf

İslam'da Tesettür Hakkında

İslam'da Tesettür konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Müslüman kadının mahremiyetinin tezahürü tesettür, yani örtünmedir. Örtünme, Rabbü’lâlemîn’in emirlerinden olup kulun itaat ölçülerinden biridir; iffet, fazilet, şeref, hürriyet ve saadettir. Rabbimiz tesettürün insan fıtratı için ne derece önemli olduğunu Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle bildirmiştir: "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir” (Ahzâb 33/59). İskilipli Atıf Efendi tarafından kaleme alınan bu değerli kitapta tesettürün üstün değeri, mahiyeti ve gerekliliği kısa ve öz olarak anlatılmıştır. Sade ve akıcı üslupla hazırlanan eser, siz değerli okuyucularımızın istifadesine sunulmuştur.
Çevirmen:
M. Fatih Çakır
M. Fatih Çakır
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 35 dk.Sayfa Sayısı: 56Basım Tarihi: 1 Kasım 2017Yayınevi: Şadırvan Yayınları
ISBN: 9786051593999Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 79.4
Erkek% 20.6
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

İskilipli Mehmed Âtıf
İskilipli Mehmed ÂtıfYazar · 14 kitap
Babası Akkoyunlu aşiretinin İmamoğulları ailesinden gelen Hasan Kethüdaoğlu Mehmed Ali Ağa, annesi Mekke'den göç etmiş, Arap Ben-î Hattab aşiretinden Nazlı Hanım'dı.1875 yılında, Bayat'ın Toyhane köyünde doğdu. Altı aylıkken öksüz kalan Mehmed Âtıf, dedesi Hasan Kethüda'nın himayesinde yetişti. Köy hocasından başladığı tahsiline 1891'den itibaren iki sene İskilip'te devam etti. 1893'ün Nisan ayında İstanbul'a gelerek medrese eğitimine burada devam etti. 1902'de medresedeki öğrenimini tamamladı. Müderrislik hayatı 1905 yılında, İstanbul'daki Fatih Camii'nde ders vermeye başladı. Bir ara Şeyhülislam tarafından Bodrum'a sürüldü. Burada para toplarken ihbar edilmesi üzerine, eski medrese arkadaşlarından Kırımlı İbrahim Efendi'nin pasaportuyla Kırım'a kaçtı. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a döndü ve sonraları katıldığı 31 Mart İsyanı'nda tutuklandı. 1913'te, Mahmud Şevket Paşa'nın öldürülmesi olayında suçlu bulunarak 5,5 yıllığına Sinop'a sürüldü. Serbest kaldıktan sonra müderrisliğe devam eden Mehmed Âtıf Hoca, 15 Şubat 1919'da kurulan Cemiyet-i Müderrisin'in kurucuları arasında yer aldı. Anlayışı ve idamı Atıf Hoca, şapka devriminden önce yayımlamış olduğu Frenk Mukallitliği ve Şapka risalesinde Müslümanları amel-iman bütünlüğüne davet ediyordu. Müslümanların Müslüman olmayanların kılık kıyafet ve kültürel alışkanlıklarına benzemeye çalışmasının caiz olmadığını söylüyordu. Bir Müslüman ile Hıristiyanın veya bir Yahudinin kılık kıyafetinden ayırt edilebileceğini, hatta edilmesi gerektiğini savunuyordu. Kendi ifadeleriyle "Batı medeniyeti ancak insanın hayvani ve cismani yönüne hizmet ediyor"du. 26 Aralık 1925'te, risaleyi yayınlayan ve dağıtanlarla birlikte, 13 kolluk kuvveti gözetiminde Ankara'ya gönderildi. 26 Ocak 1926 Salı günü Ankara İstiklal Mahkemesinde yargılandı. Risaleyi kanunun çıkarılmasından önce yayınlamış olduğunu, içerikleriyle ilgili görüşlerinden vazgeçmemiş olduğunu, bununla birlikte kanuna karşı bir harekette bulunmadığı şeklinde bir ilk savunma yaptı. Mahkeme başkanının şapka ve sarığı karşılaştırarak, ikisinin de bez parçasından ibaret olduğunu söylemesine karşılık, hakimin arkasındaki bayrağı göstererek onun hammaddesinin de İngiliz bayrağının hammaddesiyle aynı olduğunu söyleyerek cevap verdi. Savcı, İskilipli Âtıf Hoca için 3 yıl hapis cezası istedi. Mahkeme, müdafaa için bir gün sonraya bırakıldı. Ancak Atıf Hoca savunma haklarından tümüyle vazgeçtiğini belirterek idama götürülmesine razı bir tutum aldı. Ertesi gün, mahkeme reisi Ali Çetinkaya, müdafaa yapmaya gerek görmeyen Atıf Hoca'yı idama mahkûm etti. Atıf Hoca 1 hafta sonra Ankara Samanpazarı Meydanı'nda asıldı. Ölümünden sonra Ankara'da bulunan mezarı bulunduğu park yerinden 2009 yılı başında İskilip Gülbaba mezarlığına taşınmış ve 2010 yılı başında kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. İdamı ile ilgili tartışmalar Hürriyet gazetesi yazarı Rahmi Turan 5 Aralık 2011 tarihli makalesinde Bülent Arınç'a cevaben Âtıf Hoca'nın idam edilmesinin nedeninin Frenk Mukallitliği ve Şapka adlı risalesi olmadığını, vatan hainliği yaptığı iddiasıyla yargılandığını ve Âtıf hocanın bir savunma yapmadığını yazar. Rahmi Turan'a göre vatan hainliği ile suçlanmasının nedeni şuydu: Âtıf Hoca, İngiliz mandasını savunan İngiliz Muhipler Cemiyeti'nin üyesi ve Teâlî-i İslâm Cemiyeti cemiyetinin de başkanı idi, bu cemiyet tarafından hazırlanan ve Yunan uçakları tarafından Anadolu'ya atılarak dağıtılan Milli Mücadele karşıtı bir beyannamesi (fetva) sebebiyle yargılanmıştır. Ancak, muhtemelen Tahir'ül Mevlevi ve Atıf Hoca dışındaki cemiyet üyeleri tarafından imzalanarak Anadolu'ya dağıtılan ve İstiklal Savaşı'nı yürüten Kuvayı Milliyeciler için çok ağır ifade ve ithamlarla dolu bu bildiri sonrasında da Atıf hocanın cemiyet başkanlığında devam etmesi istiklal mahkemelerinde suçlu bulunması için yeterli görülmüştür. Rahmi Turan'ın bu iddiasına ertesi gün Yeni Şafak yazarı Abdullah Muradoğlu karşı çıkmış ve Atıf hocanın hiçbir zaman böyle bir bildiriyi imzalamadığını, bunun mahkemede de kabul edildiğini, hatta buna dair "Vakit" gazetesine ilan vermiş olduklarını mahkemede delil olarak gösterdiğini, Atıf hocanın asılmasının nedeninin şapka devrimine itiraz edenlerin önünü kesmek olduğunu iddia etmiştir.