Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam'da İnsan Hakları

Ebu'l A'lâ el-Mevdudi

İslam'da İnsan Hakları Sözleri ve Alıntıları

İslam'da İnsan Hakları sözleri ve alıntılarını, İslam'da İnsan Hakları kitap alıntılarını, İslam'da İnsan Hakları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"İnsan özgür doğar, fakat her yerde tutsaktır."
Sayfa 11 - Düşün Yayıncılık
Medeni kanunlar, düşmanlarımız onlara saygı duyarsa biz de onlara saygı duyarız, fakat onlar bu kanunları önemsemezlerse bizde onları önemsemeyiz anlamına gelmektedir. Karşılıklı anlaşmaya dayalı düzenlemeler "kanun" olarak adlandırılamazlar. Sözde "uluslararası hukukun" neden sürekli olarak küçük görüldüğünün ve dikkate alınmadığının nedeni işte budur.
Reklam
islam'a göre allah doğuştan kazanılan bir hak olarak bu eşitlik hakkını insanlara vermiştir. hiçbir insan böylece derisinin rengi, doğum yeri, ırkı veya ulusu gerekçeleriyle ayrımcılığa uğratılmayacaktır.
İslam'ın siyasal sistemi, Tevhid (Oneness of God), Risalet (Prophethood) ve Hilafet (Caliphate) olmak üzere üç prensip üzerine dayanmaktadır.
Ebu'l A'la Mevdudi şüphesiz ülkemiz ve dünya Müslümanları üzerinde son kırk yılda en etkili olmuş şahsiyetlerden birisidir. Hayatı, duruşu, eserleri, politik ve güncel meselelere bakışı ile Müslümanların düşünce dünyalarında yeni ufuklar açmış, eserleri ile düşünce dünyamıza ışık tutmuştur. Onun bir ilim adamı, müçtehit bakışı ile irdelediği eserleri Kur'an'ın kavram çerçevesini daha iyi anlamamıza sebep olmuş, özgün bakış açısı, hukuki alandaki liyakati ve inandığı doğrular üzerine ölümü dahi göze olarak yaşadığı hayatı ile yaşadığı çağdan bugünümüze dek tarihe damgasını vurmuştur. Mevdudi, ortaya koyduğu eserleri ile vahyin gelenek ve rivayet dininin içerisinde kendini açıklayamaz bir noktaya geldiğini ortaya koymuş, vahiy ve sünnet temeli üzerinde gerçekçi, yenilikçi ve yaşanılabilir bir din anlayışı inşa etmeye çalışmıştır. Aynı zamanda Batı'nın emperyalist, tahakkümcü ve sömürgeci zihniyetine de karşı çıkmış, siyasal kavramların hem Doğu'da hem de Batı'da olmak üzere dünyanın her yerinde araçsal bir çerçevede kullanıldığını söyleyerek yapılan zulümlere dikkat çekmiştir.
Reklam
Mevdûdî, Hint-Pakistan alt kıtasının entelektüel yaşamındaki ilk başlangıcını 1927 yılında daha 24 yaşındayken yapmış- tır ve ilk olarak bir dizi halinde gazetede yayımlanan etkili ilmi çalışması "İslam'da Cihad" (Jihad in Islam) büyük bir heyecan uyandırmış ve sonradan kitap halinde 1930 yılında basılmıştır. O, otuzlu yaşlarının erken yıllarında Hint-Pakistan alt kıtasının entelektüel sahnesi üzerinde önemli, baskın ve cesur bir figür olmuştur. 1933 yılından itibaren editörlüğünü yaptığı aylık dergi Tercümanü'l Kur'an, alt kıtanın Müslüman entelektüellerinin zihin dünyası üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Kırklı yaşlarından itibaren Mevdûdînin yazıları, özellikle Arapça ve İngilizce dillerine tercüme edilerek ulaşılabilir olmaya başlayınca, onun düşünceleri alt-kıtanın sınırlarının ötesini aşarak artan sayıdaki insanları cezbetmiştir. Mevdûdî'nin vefat edene kadar zamanımızın en çok okunan Müslüman yazarı olduğunu ve dünyadaki bütün İslami düşüncelerin, duyguların ve faaliyetlerin yeniden dirilmesine yoğun bir şekilde katkıda bulunduğunu söylemek abartı olmayacaktır.
Amerika ve Batı Hindistan'ın işgalinden sonra köle ticareti trafiği 350 yıl devam etmiştir. Afrikalıların, iç kesimlerden getirilip gemilere bindirildiği Afrika limanları, Köle Sahili (Slave Coast) olarak ün salmışlardır. Sadece bir yüzyıl (1680'den 1786'a kadar) süresince, İngiliz Kolonileri için kaçırılan ve köleleştirilen özgür insanların toplam sayısı İngiliz yazarların tahminlerine göre 20 milyon kadardır. Bize söylendiğine göre 1790 yılında, 75 bin insan kaçırıldı ve bu insanlar kolonilerde işçi olarak çalıştırılmak üzere gönderildiler. Köleleri taşımak için kullanılan gemiler çok küçük ve kirliydi. Bu zavallı Afrikalılar bir sığır gibi sokuşturuldular ve bununla kalınmayıp birçoğu sadece 18 inçten oluşan ve zor bir şekilde hareket edebildikleri ahşap raflara zincirlenmiştiler. Onlara düzgün yiyecekler verilmiyor ve eğer hasta olurlar veya yaralanırlarsa medikal tedavi sağlama noktasında herhangi bir teşebbüste bulunulmuyordu. Batılı yazarların kendileri, kölelik veya zorla çalıştırmak için kaçırılan insanların toplamının en az yüzde 20'sinin Afrika'dan Amerika'ya taşıma sırasında can verdiğini ifade etmişlerdir. Köle ticaretinin altın çağlarını yaşadığı dönemde çeşitli Avrupalı uluslar tarafından kölelik için kaçırılan insanların toplamının, en azından 100 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamlar, kölelik kurumunu tanıdıkları için Müslümanları suçlayan insanların kendi kayıtlarıdır.
O halde, İslam demokrasisini, Batı demokrasisinden ayıran nedir? İkincisi halk egemenliği (popular sovereignty) konseptine dayandığı halde ilki, halk hilafeti (popular khilafa) prensibine dayanmaktadır. Batı demokrasisinde insan egemendir; İslam'da ise egemenlik Allah'a verilmiştir ve insanlar O'nun temsilcisi veya halifesidir. Batı demokrasisinde insanlar kendi kanunlarını yaparlar; İslam'da ise Allah tarafından peygamber yoluyla gönderilen kanunlara (şeriat) uyulması ve bu kanunların takip edilmesi zorunludur. Birisinde hükümet, insanların isteklerini yerine getirmeyi üstlenir; diğerinde ise hükümet ve insanlar, Allah'ın isteklerini yerine getirmek zorundadırlar.
Biz her insanı, bu ülkeye ait olsun veya olmasın, inansın veya inanmasın, bir ormanda veya çölde yaşasın yahut yaşamasın sırf insan olmasından dolayı temel insan haklarına sahip olduğunu kabul ediyoruz. Aynı zamanda, bu hakları tanımanın her Müslüman'ın görevi olduğunu vurguluyoruz.
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.