Yazarın ilk “Boğaziçi’nde Balık” kitabını okumuştum, gerçeğin ve kurgunun iç içe geçtiği bir kitaptı. İstanbul’da Kedi kitabı da aynı nitelikte bir kitap. Nerede gerçek nerede kurgu ayırt etmesi güç. Gerçek olan bir şey varsa o da insanın asırlardır kendi hariç bütün hayvanlara, bitkilere, kısaca bütün doğaya eziyet ettiğidir. Benmerkezci insan tasavvurunun hezeyanıyla karşı karşıyayız. Yazarın da derdi de bu benmerkezci insan tasavvurundan sıyrılmamız ve doğayla uyum içinde yaşamamız. Tarih sahnesinde kedi türüne ne anlamlar yüklenmiş ne eziyetler edilmiş ne yüceltilmiş ne sermaye gözüyle bakılmış okurken şaşıracaksınız.
Kitap yalnızca kedilerden bahsetmiyor, kedi üzerinden bir tarih okuması, bir medeniyet eleştirisi mevcut. İnsanlığa dair de güzel tespitleri olan “çerezlik” diyebileceğim değerli bir kitap. Hayvansever dostlara da hayvanfobik dostlara da tavsiye ederim. Birinci topluluk hayvanın medeniyet kurmaktaki rolünü ve tarihsel seyirdeki hayvanlara karşı tutumu görecekken; ikinci gruptaki topluluk hayvanların insan soyu için anlam ve önemini görecektir.
Hayvansever ikiyüzlülüğü yapmadan, hayvan seviyoruz diye insan sevgimizi elden bırakmadan birlikte uyum içinde yaşadığımız günleri görmek dileğiyle…