“Niçin bunlar? Bunca çaba, niçin? Niçin kavga ediyoruz, niçin seviyoruz? Kıskançlıklarımız, çekemezliklerimiz niçin, peki? Birbirimizin gözünü oymamız, niçin? Niçin buradasın şimdi? Hiç konuşmadan, soluk almadan, beyaz örtülerin altında gözlerin kapalı, ellerin göğsünde ve çırılçıplak bu soğuk yerde, demir masada yatıyorsun, niçin?”
“Yavru kuş uçmayı tanıdı mı, gökyüzüne ulaşır.”
“Kinin aslı, cehennemdir.”
“O kadar iyisin ki, senden daha kötü biri yoktur.”
“Mutluluk nedir, ben yeni yeni bilincine varıyorum. Birileriyle birlikte olmak, bir çatı altında geceyi geçirmek, ona yemek pişirmek, bir bardak içki vermek, saçlarını parmaklarımla taramak, üstünü örtmek, kaygılarını, korkularını bölüşmek, onunla sevinmek, onunla umulmadık acılara ortak olmak, bir şarkıyı dinlemek, yollara düşmek, bir yerlere gitmek, bir yerlerden uzaklaşmak, onu hep yanında bilmek, görmek… Bunlar mı mutluluk Sveta Petka? O zaman mutluyum ben, çok mutluyum; pek çok mutluyum üstelik.”