Ölü bakışlar, böyle denirdi, değil mi? Cansız, donuk, boş. Ölü bakışlar artık onun daimi eşlikçisiydi; her yerde onu takip ediyorlar, göz kırpma mesafesinden uzağa gitmiyorlardı. Zihninin derinliklerinde saklanıyor, rüyalarında yalnız bırakmıyorlardı. Canlıdan cansızlığa geçiş yapılan andaki onun ölü bakışlarıydı. Onları en kısa bakışmalarda, en karanlık gölgelerde ve bazen aynada kendi yüzünde görüyordu.