Şu kesindi ki çok hayalim vardı ve hepsi parlıyordu; kalbimi bir yandan sıkıntıyla şişiren, diğer yandan hayatla genişleten coşkulu çarpıntının onu aynı zamanda yükseklere taşımasına da imkân veriyorlardı. Hepsinden iyisi, iç kulağımı sonu hiç gelmeyen bir masala veriyordum; bu, hayal gücümün yarattığı ve hiç durmadan anlattığı bir masaldı; gerçek hayatımda başımdan geçmesini istediğim ama yaşamadığım bütün olayların, hayatların, ateşin ve duyguların hızlandırdığı bir masal.
Görüntümü umursamamak ya da insanlar üzerinde bıraktığım izlenime aldırış etmemek huyum değildi; tam aksine her zaman elimden geldiği kadar iyi görünmeye, güzelliğimin el verdiği ölçüde insanların hoşuna gitmeye çalışırdım.
akıl olmayınca duygu gerçekten her şeyi götüren bir akıntı gibidir ama duyguların yola sokmadığı akıl da insanların boğazından geçmeyecek kadar acı ve sert bir lokmaya benzer