Her güzel ve hoş, insan veya eşya veya şey kutsaldır. Bunu hayatımda düstur edindim. Hoşluk, güzellik hayatın temel felsefesi olmalı. Hoşluk ve güzellik, hoş ve güzel bir dille anlatılmalı.
Ne güzel demiş usta yazar Mehmed Uzun :)Kitabı okuyor
Bilirsin, her insan kendine özgü bir cihandır. Her insan, hayatı, yaşadıkları, deneyimleri, duygu ve düşünceleriyle yeni bir dünyadır. Ye ni bir insanı tanımak, yeni bir dünyayı keşfetmeye benzer.
Söz ve kavil, tohuma benzer. Onu zamanın bağrına, gelecekte, günün birinde filiz versin diye ekersin. Ancak tohum için, toprak, su, güneş, ısı ve hava ne ise, söz ve kavil için de, çaba, sebat, arayış, gayret ve aşk odur. Her şeyden önce de aşk ...
Uzun bir süre sonra Alman filozoflarının yardımıyla öğrendim ki sorular, suyu berrak bir sele benziyor. Sel sınır tanımaz, hep akar. Berrak su hep parlar. Ancak akan sel işe yaradığı zaman, o berraklık, o parlaklık önem kazanır. Gücünden, berraklığından, yararlanıldığı zaman o sel değerli olur. Sorular da, cevapları olduğunda bir işe yarar.
Bilirsin, anlaşılması güç dünyada, çözülmesi zor hayatta bazı insanlar vardır, adeta hayatına damgasını vurur, ancak sen onları tanımazsın. Uğraşırsın, didinirsin, onlara ulaşmaya çalışırsın, fakat bir türlü olamaz. Bilirsin onları, onları düşünürsün, ancak göremezsin. Sana yaptıkları iyilik, yüreğine hasret olur.
Ya gözler? Kam gözler, ala gözler, gülen gözler, hüzünlü gözler, yaşlı gözler, masum gözler, çocuk gözler. Derin gözler ... Gözlerde okunanlar, kaderleri sanki ...