En Eski Kahve Molası kitaplarını, en eski Kahve Molası sözleri ve alıntılarını, en eski Kahve Molası yazarlarını, en eski Kahve Molası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İskender Pala'nın Kahve Molası kitabı tarihi denemlerden oluşmaktadır. Kahve Molasında okunacak denemelerdendir. İskender Pala bu kitabında da hünerlerini göstermiştir. Bu kitabı çok beğendim. Sizin de beğeneceğinizi düşünüyorum. İyi okurlar...
Osmanlının ince yaşantısına dair küçük küçük hikayeler içeriyor.Osmanlıyı severdim ama İskender Pala'nın Kahve Molasıyla bir başka sevdim.Kahve Molası demesine bakmayın hiç mola vermeden soluksuz okuyacaksınız.Birbirinden bağımsız olsa da ara vermeyeceksiniz.
Dil şuuru asla edebiyat demek değildir ki! Varsayalım öyle olsun, edebiyat yalnızca Türkçe öğretmenlerine mi lazımdır? Bir mühendis niçin kitap okumaz? Bir kasabın şiirden anlaması çok mu garip olur? Güzel deneme yazan bir marangozu ne zaman yetiştireceğiz?
Sokaklarda konuşulan dilin Türkçe olduğundan şüpheye düşmek, tabela ve tanıtım levhalarında yerlilik duygusunu yitirmek, turistik beldelerde hakiki bir turist gibi kalmak... Dil duyarlılığı olan biri için bunlar birer işkence. Böyle durumlarda,
-Yangın vaaaaar! diye bağırası gelir insanın.
Bilsem ki ben böyle bağırınca itfaiye Türkçenin imdadına yetişecek ve tedavi için hastaneye kaldıracak, emin olunuz yaparım. Ancak Türkçeyi hastaneye kaldırmak yerine beni tımarhaneye kaldırırlar diye korkuyorum.
...bir kitap, saatlerce onunla konuşarak, sohbetinde zamanı unutarak sevilir. Hani uzun zaman ayrı kalınmış sevgiliye özlem duyuyormuş gibi; hani bizi irşat ve ihya hususunda kendisine muhtaç olduğumuz bir mürşide teslim olmuş gibi, hani yüzüne bakınca gönlümüzün aydınlandığı can dostlarımızı arıyormuş gibi; hani elimizden tutup bizi, bütün sıkıntılarımızı unutacağımız bir iklime götürecek rehberimize kavuşmuş gibi yüreklerimizi açtığımızda; evet işte o vakit bir kitabı gerçekten seviyoruz demektir.
Amerikadaki ilk ve orta öğretimin amacı, çocukları iyi birer "Amerikalı" olarak yetiştirmektir. Ataları 200 yıldır o topraklarda yaşayan çocuklarla birlikte dünyanın dört bir yanından yeni gelen ailelerin çocukları da aynı eğitimi alır.
...
Sonuç olarak öğrencinin zihninde ilkokul dördüncü sınıftan itibaren her sene gittikçe genişleyip derinleşen bir tarih bilinci oluşur. Bu da yalnızca 200 yıllık modern Amerikan tarihinin 2000 yıl gibi algılanmasına yol açar ve bu bilinç, her Amerikan vatandaşının kendine güvenini sağlar.
...
Peki biz niye tarihimizden korkuyoruz? Osmanlı'yı öğrenirsek Türklüğümüze halel gelecek diye mi?!.. Yok öyle bir şey!..
Ülkemizde tarih, her zemin ve her zaman için çıldırtıcı bir muammadır. Çünkü okumak yerine ahkam kesmekle yetinen bir milletiz. Okumuş yazmışlarımızın kimisine göre tarih örnek alınacak bir övünç sayfası , kimisine göre de tek kalemde siliniverecek bir beyhude zamanlar dilimidir. Kimisi tarih deyince şaha kalkmış atların zafer hücumlarını göz önüne getirir, kimisi halkını ezen monarşist ve zalim idarecileri hayal eder. Yazık ki, her ikisi de yanlı, her ikisi de abartılı örneklerdir bunların. Ve yazık ki bu tavır, tarihini bilmeyen insanların kârıdır yalnızca; tarihini bilmeyen, bilmediği için de kendilerine efsaneler üreten insanların...
Söylemeye lüzum olduğunu sanmıyoruz ama söyleyelim. Söyleyelim, çünkü bizim memlekette bunu her fırsatta söylemek gerekiyor: Kültürün ilk basamağı ana dilini iyi kullanmak, düzgün konuşup doğru ve kurallara uygun yazmaktır. Eskiler bunun için, "Dil insanın yarısıdır." derlermiş. Şimdi dil insanın tamamı oldu.
Biz bugün Şekspir yerine Shakespeare yazıyoruz; ama başkaları Mustafa Kemal'i Mustapha Kamal' a çeviriyorlar. Yurt dışına gönderdiğimiz mektup zarflarının üstüne göğsümüzü gererek Türkiye yazamıyoruz da "Turkey(hindi)" ibaresini konduruyoruz.
İdarecilerimiz, başka ülkelerdeki alelâde bir vatandaşın sahip olduğu devlet ve dil bilincine fersah fersah uzakta iken milletler arası arenada bir "hindi"nin sözü ne kadar dinlenir, yahut ağırlığı ne kadar olabilir, varın siz karar verin.
Öyleyse bırakalım Cenap Şahabettin cevap versin:
- Hayat, hiç şüphe yok ki bir komedyadır; fakat içinde çoğumuz ağlarız.
Şair de "Güleriz ağlanacak hâlimize!" derken her hâlde bunu anlatmış.
Kültürün ilk basamağı ana dili iyi kullanmak, düzgün konuşup doğru ve kurallara uygun yazmaktır. Eskiler bunun için, "Dil insanın yarısıdır." derlermiş. Şimdi dil insanın tamamı oldu.