Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kalbimizi Yeniden Yazmak

Senai Demirci

Kalbimizi Yeniden Yazmak Gönderileri

Kalbimizi Yeniden Yazmak kitaplarını, Kalbimizi Yeniden Yazmak sözleri ve alıntılarını, Kalbimizi Yeniden Yazmak yazarlarını, Kalbimizi Yeniden Yazmak yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sözler Sahibi, beni yalın bir ‘çocuk’ olarak kapısına istiyor
Benim için sade ve siyasetsiz bir adam Said Nursî. Yalın ve tekellüfsüz, duru ve karmaşasız sözleriyle her satırda yeniden tutar ellerimden. Bana göre o sadece ‘Sözler Sahibi’ ve kalbimi yeniden yeniye yazıyor. Ben ‘çocuk’ oluyorum, onu dinliyorum. Her defasında, bilmediğimi biliyorum.
Kırmızı kapaklı kitabın İkinci Söz’ünün “hodbin” kelimesi aslında okuma bilmediğimi söylüyordu bana. Bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü “hodbin” olan, “hudâbîn”olamazdı. Yani kendini gören, hüdâyı ve hakkı göremezdi.
Reklam
“Sen o mağrur seyyahsın”
“Ne zaman bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisenin karşısında titremekten kurtulacaksın?”
Risale-i Nur, insanı nefsine karşı konuşlandırırken, özel bir okuma metodolojisi de geliştirir. Okumak, Kur’anî manada, görüneni, yani ‘alem-i şehadet’i görünmeyene, yani ‘alem-i gayb’a şahit eylemektir. Risale-i Nur’da ‘mana-yı harfî’ diye kavramlaştırılan bu okuma usulü, her bir şeye mana-yı harfî ile, yani kendisini bir kere, Yazarını bin kere gösteren bir harf olarak bakmayı gerektirir.
Risale-i Nur, kalbimizi yeniden yazıyor. Risale-i Nur, bize fıtrat temelli yaklaşımlar kazandırır, her birimizi kapsayıcı bir şefkatle ve derin bir anlayışla ‘fetret insanı’ kabul ederek, alabildiğine duru ve doğrudan mesajlar verir. Bunu yaparken de, fıtratımıza yakınlığı hiç şüphe götürmeyen, şifa ve hidayet verici, “insanla ikiz kardeş” olan Kur’an’la sahih ve canlı bağlantılar kurar, farkına varmasak da, kalbimizi vahyin sınırsız manalarına dokundurur.
Risale-i Nur, bu talihsiz duyarsızlığın, bu derin anestezinin ortasında hepimize keskin bir sancı aşılıyor. Risale-i Nur, bir insan teki olarak, var oluşumuzdaki derin çelişkileri uyandırıyor, üzerine kül bastığımız temel acılarımızı tazeliyor. Her birimizi ‘doğuştan Müslüman’ kabul eden tarafgirlik kalıplarını hiç ciddiye almadan, ‘elimizde hazır bulduğumuz’ imanımızı dayanak yapmadan, sıfır noktasından hareketle, tüm insanları aynı kumaştan dokunmuş bilerek konuşuyor. Bizi tam da düştüğümüz yerden kaldırıyor.
Reklam
Derin bir duyarsızlaşma içinde yaşıyoruz. Duyarsızlığı yaşayanlar olarak, söz konusu duyarsızlığı fark etme fırsatımızı da kaybediyoruz. Fark etmediğimizin farkında olmayınca da, bir insan olarak yere, göğe, ağaca, güneşe, toprağa, suya getireceğimiz farkı da kaybediyoruz. Böylece tüm bir kâinatı ıskalıyoruz, bütün renkleriyle hayatı yitiriveriyoruz...
Duyarsızlık, herkese kaybettiriyor. Duyarsızlıkla, kendini inanmış sayan da, inançsız olduğunu varsayan da kaybediyor. İnanan, duyarsızlıkla, inanmanın lezzetini yakalayamıyor, imanın zevkine eremiyor; kalbi Cennetin ve ebediyetin tadına körleşiyor.İnanmayan da, küfür ve dalaletin sancısını hissedemiyor; ağrı çekmeyen kanser hastası gibikendini iyi hissettikçe kötüleşiyor.
Sözü dudağına değdiren, manayı dimağına indirmek niyetiyle değdirmeli.
795 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.