Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kalbimizi Yeniden Yazmak

Senai Demirci

Kalbimizi Yeniden Yazmak Gönderileri

Kalbimizi Yeniden Yazmak kitaplarını, Kalbimizi Yeniden Yazmak sözleri ve alıntılarını, Kalbimizi Yeniden Yazmak yazarlarını, Kalbimizi Yeniden Yazmak yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Risale-i Nur satırlarında, usta bir psikoterapistin gıpta edeceği kadar incelikli, kıvrak ve ölçülü “içe bakış”lar gizlidir.
158 syf.
·
Puan vermedi
Bir gün bir kitap okudum ve hayatım bir kitabı okumaya dönüştü. Kırmızı kapakları arasından yüzüme vuran, oradan kalbime taşan sayfalar beni hem kendilerine çağırıyor hem de kendilerinden uzaklaşmaya ayartan davetler sunuyordu. diyerek kaleme aldığı yazar
Senai Demirci
Senai Demirci
"
Kalbimizi Yeniden Yazmak
Kalbimizi Yeniden Yazmak
" eserinde
Risale-i Nur
Risale-i Nur
'un nasıl okunması gerektiğini Üstad
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin
Risale-i Nur
Risale-i Nur
dan Türkçeden kovulmuş kelimeleri (sözleri) kendine soru cevap olarak değindiği. verdiği örnek hikaye ve öykülerle okunan konuları nasıl anlaşılır bir halde okunması gerektiğini anlatan fayideli olabilecek bir eser.. İyi ki kitaplar var Tavsiye Edilir...
Kalbimizi Yeniden Yazmak
Kalbimizi Yeniden YazmakSenai Demirci · Tmf Müzik · 2013116 okunma
Reklam
Her insan, aczinin hadsizliğini hisseder ve yaşar. Bir “Hâkim” arar. Sonra kendini bugünden yarına, hatta bir andan bir sonraki ana taşımaya muktedir olamayan insan, bütün güzel zamanları hiç daralmadan solumak için illâ da “Ezelî” bir Hâkim arar. Pürüzsüz nefesler sayısınca, ebedî yaşamak iştiyakının derinliğince bir gedik açılır nefsinde. Hâkim-i Ezelî olmadan yaşayamaz, derin acz yarası her zaman, her şeye hükmü geçen Birinin Hâkim-i Ezelî ismiyle şifa bulur. Nefsinde Esmâlar görür ve yaşar.
Risale, Kur’an’a talebe olmanın en emin, en kısa ve şeffaf yoludur.
Risale-i Nur, hiç fark ettirmeden ve zorlamadan, konuşma dilimizi değiştirir; ağzımızı kelimât-ı mübarekeye yanaştırır; kalbimizi ve zihnimizi Kur’anî bir zikre ve tefekküre alıştırır, ısındırır.
Risale-i Nur’un ‘demir leblebi’ gibi duran bahislerinden biri de Kader Risalesi’dir. Her defasında ilk defa okuyormuş heyecanı ve acemiliğiyle mütalaa ettiğimiz Kader Risalesi baştan sona bir denge ve üslup şaheseridir. Zor olanı kolayca anlatmanın, müşkül olanı mesel diliyle çözmenin çok latif örnekleri vardır Kader Risalesi’nde. Esasen ‘demir leblebi’diyebileceğimiz kader kavramı, bu bahisde epey yumuşatılmış ve kolayca hazmedilir hale gelmiştir.
Reklam
“İşte ey mağrur nefsim, sen o seyyahsın. Şu dünya ise bir çöldür. Aczin fakrın hadsizdir. Düşmanın, hacâtın nihayetsizdir. Madem öyledir, şu sahranın Mâlik-i Ebedîsinin ve Hâkim-i Ezelîsinin ismini al. Ta bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hadisatın karşısında titremeden kurtulasın.” Bu metinde iki Esmâ zikredildi: Mâlik-i Ebedî ve Hâkim-i Ezelî. Her insan kendi nefsinde bir malikiyet/sahiplenme duygusu yaşar. Çok şeye sahip olmak ister, her şey elinin altında olsun ister. Oysa nefes ve su gibi en basit gördüğü ihtiyaçlarına bile kendi eliyle erişemiyor. O halde, insan malik olmak istediklerinin sonsuzluğu kadar bir Mâlik’e muhtaçtır
bir Risale-i Nur talebesi Risale’ye aşinalık kazandıkça, diğer İslâm eserlerine nüfuzunun arttığını görebilir. Öyleyse, neden en iyi Mesnevî Şarihi bir Nur talebesi olmasın? Neden Muhyiddin Arabî’nin düşüncelerini muvazenesiyle anlamak ve sunmak bir Nur talebesinin işi olmasın?
Şüphesiz, Risale-i Nur geçmişin birikiminden bağımsız ve kopuk bir eser değildir. İslâm düşüncesinin devamlılığı içinde bir yeri vardır, öteden beri gelen tartışmaların, bakışların buluştuğu, barıştığı, birleştiği bir kitaptır. Risale-i Nur’un İslâm düşünce tarihi içindeki yeri iyi bilinmeli. Bunun için, Risale’nin klâsik eserlerle ve âlimlerle irtibat noktalarının, komşuluklarının fark edilmesi ve açılması gerekiyor.
Risale, aklı başında, kalbi yerinde her insana yoldaş olmuştur
Said Nursî muhatabını seçerken, muhatabının ‘insan olmak’, ‘kul olmak’ dışında hiçbir özelliğini kendine referans almaz. Aslında, Risale muhatap dahi seçmez denebilir. Buna göre, herkes Risale’de dillendirilen Kur’an hakikatlerine eşit uzaklıktadır ya da eşit yakınlıktadır
Reklam
Sözler Sahibi, beni yalın bir ‘çocuk’ olarak kapısına istiyor
Benim için sade ve siyasetsiz bir adam Said Nursî. Yalın ve tekellüfsüz, duru ve karmaşasız sözleriyle her satırda yeniden tutar ellerimden. Bana göre o sadece ‘Sözler Sahibi’ ve kalbimi yeniden yeniye yazıyor. Ben ‘çocuk’ oluyorum, onu dinliyorum. Her defasında, bilmediğimi biliyorum.
Kırmızı kapaklı kitabın İkinci Söz’ünün “hodbin” kelimesi aslında okuma bilmediğimi söylüyordu bana. Bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü “hodbin” olan, “hudâbîn”olamazdı. Yani kendini gören, hüdâyı ve hakkı göremezdi.
“Sen o mağrur seyyahsın”
“Ne zaman bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisenin karşısında titremekten kurtulacaksın?”
Risale-i Nur, insanı nefsine karşı konuşlandırırken, özel bir okuma metodolojisi de geliştirir. Okumak, Kur’anî manada, görüneni, yani ‘alem-i şehadet’i görünmeyene, yani ‘alem-i gayb’a şahit eylemektir. Risale-i Nur’da ‘mana-yı harfî’ diye kavramlaştırılan bu okuma usulü, her bir şeye mana-yı harfî ile, yani kendisini bir kere, Yazarını bin kere gösteren bir harf olarak bakmayı gerektirir.
Risale-i Nur, kalbimizi yeniden yazıyor. Risale-i Nur, bize fıtrat temelli yaklaşımlar kazandırır, her birimizi kapsayıcı bir şefkatle ve derin bir anlayışla ‘fetret insanı’ kabul ederek, alabildiğine duru ve doğrudan mesajlar verir. Bunu yaparken de, fıtratımıza yakınlığı hiç şüphe götürmeyen, şifa ve hidayet verici, “insanla ikiz kardeş” olan Kur’an’la sahih ve canlı bağlantılar kurar, farkına varmasak da, kalbimizi vahyin sınırsız manalarına dokundurur.
777 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.