Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Konstantiniyye Üçlemesi 2

Karadelik Güncesi

Ali Teoman

Karadelik Güncesi Sözleri ve Alıntıları

Karadelik Güncesi sözleri ve alıntılarını, Karadelik Güncesi kitap alıntılarını, Karadelik Güncesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çünkü bir dili bilmek, onu konuşabilmektir aslında: Dil konuşulmak için vardır. Okumak ve yazmak ise, periferide kalan protez becerilerdir doğaları gereği. Onlar olmadan da, asal işlevi olan iletişimi kusursuz bir biçimde yerine getirebilir dil. Okuma-yazma, tarihsel süreç içinde önem kazanır, ama iş o noktaya gelirse, çok değil beş yüz yıl sonra -ki yaşlı dünyamızın tarihinde bir nefes denli kısa bir andır beş yüz yıl, evrenin tarihinde ise koca bir çöldeki ufacık bir kum tanesi bile değildir- bizden geriye kalacaklar hakkında hangimiz fikir yürütebilir? Ya da kim bundan beş yüz yıl önce yazılmış bir metni okuduğunda, gerçekten anladığını iddia edebilir onu yazan kişinin söylemek istediklerini? Kendi kuralları çevresinde varolan, dışa kapalı bir evrendir yazı; içine girmeyi başardığımızı sandığımız anda bile, aslında çevresinde dönüyor olabiliriz onun. Acıklı ve gülünç bir yanılsamadır bu: Bilenle bilmeyen birdir; çünkü bilen, yalnızca bildiğini sanandır aslında."
Sayfa 423Kitabı okudu
İnsanlar en tüyler ürpertici suçları birbirlerine karşı değil, hayata karşı işlerler. Baksana, yoksa hayatın da baştan sona ölüm-kalım savaşı olmadığını mı sanıyorsun sen?
Sayfa 458 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Seyfettin Bey de esasen ta en başından beri dindar, hem de hakikaten dindar bir kimseydi. Gözünün gördüğü, elinin erdiği herşeye karşı o doyulmaz merakı, dur durak bilmeyen o çalışma azmi, ilmin her türüne âdeta iptila derecesindeki o marazî alakası, kendi içindeki iman ve Allah korkusunun ümitsiz bir arayışından başka bir şey değildi aslında. Biz basit insanların hayatı da basittir, Beyim, kolayca kabulleniriz çünkü biz kaderimizi. Seyfettin Bey gibi hususî insanlar ise, zor yoldan gitmek ve kendi kaderlerini kendileri keşfetmek, hatta belki bizzat yaratmak mecburiyetindedirler, ancak böyle varabilirler çünkü hakikate.
Sayfa 114 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Geceleri en çok ne yaparız, bilir misin? Dalgın dalgın bakarız içimizdeki durgun ve karanlık suya. Suyun yüzeyi dipten gelen güçlü bir darbeyle kıpırdanır, sudaki görüntümüz dalgalanır, çarpılır, bulanır. İnanabilir miyiz bunun bizim yansımız olduğuna? Söyle, sudaki biz, biz miyiz?
Sayfa 90 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Acımı gerçekten kendi ruhunun derinliklerinde hissederek irkilmesi miydi bunun nedeni, bu müthiş acıya kendisinin yol açmış olduğunu bilmenin yakıcı suçluluğu muydu, yoksa düpedüz sevinç gözyaşları mıydı bunlar, bunu asla bilemedim.
Sayfa 571 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
“Zaman hiç durmaz,” diye sürdürdü konuşmasını bahçıvan, “Tabiat hep hareket hâlindedir. Su buharlaşıp göğe çıkar, orada buluta tahavvül eder ve yağmur olup yağar toprağa. İnsanın fikriyatı da aynen böyledir. Tıpkı cıva gibi, bir an bile duramaz yerinde, bir hâlden ötekine geçer, değişir, başkalaşır. 
Sayfa 106 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ama zaten bu hep böyle değil midir? İçinde yaşarken, burnunun dibinde gerçekleşen mucize ve felaketlerin farkına varmaz insan, gündelik yaşamın sıradan olayları arasında ıskalar onları. Tüm dünyayı derinden etkileyen bir olayın gerçek anlamının kavranabilmesi için, onyılların, kimi zaman yüzyılların girmesi gerekir araya.
Sayfa 427 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Bu köhne dünya, milyonlarca yıldır evrende savrulup duran bu kağşamış gezegen, çürüyüp kurtlanmış bir elmaya ne kadar da benziyor! Kıvıl kıvıl kurt kaynıyor elmanın her yanı. Neredeyse diyesi geliyor ki insanın, ortada elma filan yok! Elma zannettiğimiz şey, yalnızca bir kurt topağı aslında: Sayısız çenenin aynı anda açılıp kapandığı, sayısız işkembenin aynı anda öğüttüğü, sayısız anüsün aynı anda dışkıladığı, yumuşak, ıslak, kıvıltılı bir topak, canlı bir yumru, atan bir yürek...
Sayfa 555 - YKY, ŞazinuşKitabı okudu
"Geceleri gökyüzünü seyreder misin hiç?" diye konuştu derinlerden gelen boğuk ve yabancı bir sesle, "Ben sık sık seyrederim ve orada, yükseklerde, en uzaktaki o yıldızlardan birinde olduğumu düşlerim hep. Öyle büyük bir yıldız değil, küçük, küçücük, ama yalnızca bana ait bir yıldız... Hatta bir yıldız bile değil belki, belki bir ay ya da bir göktaşı ya da bir gezegenin yörüngesinde ağır ağır dönenip duran irice bir kaya parçası... İşte orada, o ıssız sığınağımın kıyısında tek başıma durup aşağıya, dünyaya bakarım. Dünya oradan öylesine ufak ve zavallı görünür ki... Bir zamanlar pürüzsüz ve ışıl ışıl olan, ama yıllar yılı hoyratça oradan oraya atılmış, yıpranmış, berelenmiş, parlaklığını yitirmiş, alacalı bulacağı bir misket gibi tıpkı... Ah, geceleri gökyüzü... Geceleri gökyüzü acımasızdır,inan, ve anıların ürkütücü varlığıyla yaralı... "
Sayfa 380 - YKY, ŞazinuşKitabı okudu
Değil mi ki, ne denli dolambaçlı olursa olsun, sonuçta iki nokta arasına çizilmiş bir çizgidir yaşam: Resmin tümü gözönüne alındığında, kısa, kıpkısa, gözardı edilmesinde sakınca olmayan titrek bir çizgi, biraz uzaktan bakıldığında ise bir nokta, belli belirsiz bir benek, bir leke, bir toz zerresi, hatta belki o bile değil, yalnızca bir göz aldanması, bir varsanı, bir hiç...
Sayfa 163 - YKYKitabı okudu
135 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.