Kesinlik önyargısına karşı durmanın tek yolu, bir iç uyumsuzluğu cesaretlendirmektir. Kendimizi düşünmek istemediğimiz bilgi hakkında düşünmeye, köklü inançlarımızı rahatsız eden verilere odaklamaya zorlamalıyız.
"Herkes kızgın olabilir -bu kolay" diye yazar Aristoteles. “Fakat hak eden kişiye, hak ettiği kadar, doğru zamanda, doğru amaçlarla ve doğru tarzda kızmak, işte bu kolay değildir.” Bu biraz düşünmeyi gerektirir.
Platon zihni iki atın çektiği bir araba olarak tasavvur etmeyi severdi. Buna göre, akılcı beyin at arabacısıdır; dizginleri elinde tutar ve atların nereye koşacağına o karar verir. Atlar kontrolden çıktığı takdirde, arabacının tek yapması gereken kamçısını eline alıp otoritesini yeniden tesis etmektir. Atlardan biri uslu, efendi, asildir , oysa diğer at en iyi arabacıya bile kök söktürür, tümüyle kontrol altına alınması çok zordur . “Bu at aşağılık bir soydan gelir” der Platon. “Kalın boyunlu, dar göğüslü, yassı suratlıdır . Rengi yağız, gözleri çakırdır . Çok hırçındır, kırıp dökmeye, kendini göstermeye pek düşkündür. İri kıllara bürünmüş kulakları sağırdır, kamçı darbelerine, sopayla dürtmeye zar zor itaat eder.” Platon'a göre, bu inatçı at olumsuz, yıkıcı duyguları temsil etmektedir. Arabacının görevi ne yapacağı belli olmayan bu atın gemi azıya almasını önlemek ve her iki atın da yola devam etmesini sağlamaktır.