"Biz evlenemeyiz... Yani Bak Evgenia, aslında şunu demek istiyorum. " Sonra sözcükler kendiliğinden dökülüyor ağzımdan, ne olduğunu kendim de bilmeden, gerçek durumu açıklamaya çalışıyorum. "Hayat, o kadar güzel değil" diye başlıyorum. Belki de mesleğimle ilgili... Her gün cinayet, her gün ölüm, her gün kötülük. Dönüp geriye baktığımda, fazla güzel bir şey yok. Vardı, olabilirdi ama olmadı. Bilmiyorum, yani bana öyle geliyor. Öte yandan, bütün bunlara rağmen yaşamaya değer. Ama beni hayata bağlayan çok az bağ var. İşte o bağlardan biri sensin Evgenia. Seni özlemek güzel şey. Beni hayata bağlayan, hayatın hâlâ yaşanabilir olduğunu kanıtlayan duygulardan biri seni özlemek. Eğer seninle evlenirsem,eğer her gün birlikte olursak, eğer her akşam şu masada buluşursak, seni özleyememekten korkuyorum. Daha kötüsü senin beni özleyememenden korkuyorum. O zaman yaşamak için elimde çok daha az nedenim kalacak. Kendimi öldürmekten söz etmiyorum, intihardan nefret ederim ama herhalde o zaman hayat iyice çekilmez bir hal alacak. "
İnsanları mutlu etmek için çiçek vermek yetmez, onların ihtiyaçları olan şeyi vereceksin. O da çok zor. Çünkü kimi neye ihtiyacı olduğunu bilemezsin. İnsanlar çoğu zaman kendileri bile bilmiyor neye ihtiyaçları olduğunu.