Ahmet Ümit, en sevdiğim Türk polisiye yazarlarından ama özellikle onun geçmiş yıllarda yazmış olduğu kitaplarını daha çok beğeniyorum. Bu kitabı da onlardan biri. Salt polisiye, gerilim, cinayet değil size birçok konuda bilgi veren bir kitap. Göğsüne saplanmış sapı haç şeklinde bir bıçakla yerde yatan bir kurban ve yanında kan ile satırları çizilmiş Kutsal Kitap ile başlıyor bu macera. Başkomser Nevzat ve ekibi bu cinayeti çözmeye çalışıyor ve olayın derinliklerine indikçe şaşırtıcı gelişmelerle karşılaşıyorlar. Kitap oldukça sürükleyici.
Onun kitaplarını sevmemin nedenlerinden biri de kitaplarını yazarken yapmış olduğu araştırmalar ve bunu kitaplarına ustalıkla yerleştirmesi. Bu kitabında da Hristiyanlık, Süryaniler, Nusayriler, Rumlar, Türkler, Kürtler ile ilgili birçok bilgi var. İstanbul'dan Mardin'e uzanan, devlet mekanizmasının içindeki çarpık düzeni gözler önüne seren oldukça güzel bir kitap.
"Bu ülke çok acımasız, bu topraklar çok sert, bu toprakların insanları çok hoyrat... Ama burası bizim ülkemiz Evgenia, burası bizim toprağımız, bizim vatanımız. Biz burasıyız Evgenia..."
"Yasa ile adaletin aynı şey olmadığını biliyorum. Yasalar, adaleti korumak için varsa da çoğu zaman başarılı olamadıklarını da biliyorum. Daha doğrusu, böyle olmadığını her gün yaşayarak öğreniyorum. Çünkü mükemmel yasa yok. Belki de bu yüzden yasalar sürekli değişip duruyor. Belki hep değişecek. Sanırım adalet, vicdanımız ile yasa arasında bir yerde duruyor. Bu nedenle yasa, adaleti sağlamakta tek başına yeterli olamaz. Ama adaleti sağlamak için yasalara inanmaktan başka da çaremiz yok. "