Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kayıp Şehir Atlantis

James Churchward

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Edgar Cayce, eski Atlantislilerin zihinsel güçleriyle bedenlerini kontrol altında tutabildiklerine dikkat çekiyordu. Bu, yüksek uygarlıktaki ataları Lemuryalılardan kalan kalıtımsal bir özellik olmalıydı. Gerektiğinde fiziksel güçlerini de artırabiliyorlardı. Hipnotize olmuş bir insanın kaslarıyla yapabildikleri şeyler, günümüzün şaşırtıcı olaylarından sayılır, oysa atalarımızdan gelen bu özellik hala bizimledir. Günümüzde çok iyi eğitim almış bazı özel kişiler, bedenlerini kontrol altında tutabilmek için bu yetenekleri hatırlar ve kullanır, vücutlarının kalp atışları ve kan basıncını bile değiştirebilirler. Tibetli rahipler, "Tuomo" dedikleri, beynin aşırı vücut sıcaklığı üretmesi yeteneğini kullanarak, çok soğuk geçen kış mevsiminde bile kışlık giysilere gerek duymadan yaşayabilmektedirler.
Yunan mitolojisinde Poseidon'un rolü, Atlantislilerle olan bağlantıdır. Hem atların, depremlerin tanrısı, hem de dünya insanlarına gemiciliği öğreten deniz tanrısı olarak kabul edilir. Yunan mitolojisinde Poseidon ve diğer tanrı ve tanrıçalar, insanlar gibi duygulara ve cinsel içgüdülere sahip olarak tanımlanırlar. Güçlü silahlar kullanıp, olağanüstü bir hızla seyahat edebilseler bile insani ilişkileri vardır ama yine de asla ulaşılamazlar. Büyük Zeus'un tanrılarıyla, Mezopotamya'daki tabletlerde "cennetten gelen ziyaretçiler" olarak anlatılmakta olan Sümer Tanrıları arasında büyük benzerlik vardır. Birçok Yunan geleneği ve dini Sümerler'de de yer alır. Bu Yunanistan' a Girit ve diğer Akdeniz adaları yoluyla Anadolu'dan geçmiştir. Eflatun'un anlattığı, Poseidon'un ölümlü bir kadınla evlenmesi konusu, Sümer yazıtlarında belirtilmiş olanlara çok benzemektedir.
Reklam
M.Ö. 50.722'deki son toplantıdan kısa süre sonra, "Güçlü Tanrı" Atlantis halkının bu durumuna isyan etti. Yeryüzünün kutuplarında oluşan değişiklikler ve Atlantislilerin patlayıcıları dikkatsiz kullanımı, depremleri ve volkanik patlamaları başlattı. Kutup değişikliği üzerine araştırma yapanlar, kutupların etkilendiği zamanlarda yeryüzünün yüzeyinin sıvı merkezin etrafında 90 derece döndüğünü boylece canlıları yok edici bir durum oluştuğunu söylerler. M.Ö. 50.000'de tehlikeli hayvanların çoğu bu kaosta öldü, Atlantisliler de çok zarar gördüler. Ayaklarının altındaki toprak boyuna sarsılıyordu. Binlercesi, zehirli gazlardan ve içerilerden fışkıran sıcak lavlara kapılarak öldüler. Çok geçmeden tarlaları ve evleri sel bastı, insanlar aç ve barınaksız kaldılar. Kıta beş büyük parçaya ayrıldı perişan durumdaki bazıları küçük tekneler veya sallarla, yeni bir ülke bulmak üzere Atlantis'i terk ettiler.
Atlantik silsilesinde volkanik taşlı bir ülke olan Izlanda, kuzeye doğru, suyun üzerindeki toprağı inceleme olanağı verir ve buranın topografyası Atlantis'e çok benzer. Buradaki göller, sıcak su kaynakları ve dağların oluşturduğu tabiatı ve aktif volkanlardan çıkan dumanı görmek mümkündür. İzlanda'nın yüzeyi, her 80 yılda bir seri halde büyük depremlere maruz kalır. Volkanik faaliyetin Atlantis halkı üzerindeki darbesi, İzlanda'da 1783'te oluşan patlama düşünülürse daha iyi anlaşılabilir. Yalnızca 12 km3'lük volkanik lavlar, ülke nüfusunun yüzde 24'ünü, yaşam stoklarının da yüzde 75'ini yok etmiştir.
Atlantis'in kuzey ve güney kıyılarındaki erozyon, şimdi okyanusun dibinde olan, ama o zamanlar çok güzel kumu olan kumsallar oluşturmuştu. Kum, erozyonun oluşturduğu bir maddedir ve kıyılar boyunca yalnızca sığ sularda meydana gelir.
Eflatun'un Atlantis hakkındaki bilgileri temin ettiği kaynak, M.Ö. 579'da Mısır'a seyahat etmiş ve çok saygın bir Yunanlı hukukçu olan Solon'du. Solon, Mısır'da seyahat ederken, tarih öncesi dünya hakkında bilgi sahibi olan keşişlerle konuşmuştu. Keşişler ona, bilginlerin eski zamanlar hakkında hiçbir şey bilmediklerini ve doğal felaketler yüzünden, ortada elle tutulur hiçbir bilgi kalmadığını söylemişler, hatta insan soyunun birçok kıyıma uğramış olduğunu ve daha da uğrayacağını, en çok da ateş ve suyla yok olacaklarını anlatmışlar, sonra da Atlantis ülkesinin, Atlantik Okyanusu'na 9000 yıl önce gömüldüğünü öğretmişlerdi. Solon'a kayıp ülke hakkında bilgi veren Mısırlı keşişler, Cebelitarık Boğazı'nın Atlantik Okyanusu'yla olan bağlantısını da gayet iyi biliyorlardı.
Reklam
M.Ö. 51.000'de Atlantis'te bilimsel teknoloji çok gelişince, günlük hayatta bazı değişiklikler oldu. Tarım yöntemleri gelişti, eğitim arttı, insanlarda mal mülk kavramı oluştu. Daha üstün maden teknikleriyle altın, gümüş ve değerli mücevherler elde edildi ve bunlar, Atlantislilerin kendilerini ve yapılarını süslemeleri için kullanıldı. Akıl ve mantıklarını daha çok materyal üzerine yoğunlaştırınca, insanlar fazlasıyla çözümlemeci oldu ve beyinlerinin sol tarafı, sağ tarafına ağır basmaya başladı. Kendi insanlarina saygıları kalmadı, doğal dünyayla olan yakın ilişkileri zayıfladı, yerini hırs ve hoşgörüsüzlük aldı. Çoğu Atlantisli önce, birbirinin düşüncesini okuma yeteneğini, düşünce yoluyla iletişim kurma ve üstün sezgi becerilerini kaybetti, daha sonra da, bu yeteneklerine olan inanç ve güvenlerini yitirdi. Iki çok farklı grup M.Ö. 50.000'de Atlantis'te güç aradılar. Edgar Cayce bunlardan birini "Belial'in Oğulları" olarak tanımlar. Bunlar kolaylığa ve keyfe, mala mülke düşkündüler ve manevi değerleri yoktu. "Birin Oğulları" olan diğer grupsa aşka, ibadete ve meditasyona yönelik olup böylelikle kutsal bilgiye ulaşacaklarına inanıyordu. Bu isimle adlandırılmışlardı, çünkü "Bir din, bir ülke, bir ev ve bir tanrı" ya inanırlardı.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.