"Uğultuyu, fısıltıyı, bağırışı, konuşmayı, müziği, doğanın sesini, sessizliğini duyarsınız, ama çığlığı duymazsınız. Çığlık üzerinize kapanır, sizi sarar, kuşatır; beş duyuya altıncısı da eklenerek tek bir duygu olur, hücrelerinize saplanır."
"Canlıyı kumaş parçası sayabilir mi insan? Bir cana karşılık binlerce can, bir hayata karşılık binlerce hayat. Peki o tek canın, o tek hayatın hesabını kim verecek? Bütün cinayetleri meşru kılmaz mı çoğunluğun yararı ilkesi?"
"Ne kaldı aşktan geriye? Otuz yıl sonra ne kalır? Bırakılanın bırakılan yerde bulunmaması korkusu, ayrılıkların ilişkiyi kemiren sinsi gücünden duyulan endişe, yitirme kaygısı. Tenin ateşinin sönümlendiği, erişilmezliğin çekiciliğinin yittiği yerde başlayan yumuşacık, güven dolu alışkanlık. Bir çeşit yaşam konforu, "orada biri var" duygusu."
"Acıları, güçlükleri gelecek güzel günler umuduna dönüştüren tutkulu çabalarımız, sadece bu ülkenin değil insanlığın aydınlık geleceğinin anahtarları elimizde tuttuğumuz inancı, yüreklerimizi yakan kanımızı ateşleyen devrim rüyası."
"Erkekler hayat karşısında daha kırılgan, daha korunaksız mı oluyor kadınlara göre? Analar acıya daha mı dayanıklı? Doğurganlığın fizyolojisinin beyne yansıması mı?"